23 Temmuz 2011 Cumartesi

Kara Gemi'den Dehşet Hikayeleri (Tales Of Terror From The Black Ship)

Chris Priestley, Tudem Yayınları

Dehşet Hikayeleri serisinin ikinci kitabını hemen alıp okudum. Kara Gemi'den Dehşet Hikayeleri, iki küçük kardeşin; sarp bir yamaçta, gemicilerin uğrak yeri olan bir handa yaşayan Ethan ve Cathy'nin öyküsü. Çocuklar çok fırtınalı bir gecede hastalanınca babaları doktor çağırmak için kasabaya iner. Handa tek başlarına babalarını beklerken uğursuz fırtınanın içinden tuhaf bir denizci çıkagelir, Thackeray. Fırtına dininceye dek handa kalmak isteyen genç denizci, çocuklara uzak denizlerde geçen birbirinden korkutucu gemici öyküleri anlatır peşisıra. Neler yoktur ki bu öykülerde, korsanlar, uzak diyarlardan gelen görülmemiş canavarlar, gemileri lanetleyip batıran hortlaklar.. Peki Thackeray kimin nesidir? Bu maceralarda onun yeri nedir? Çocukların babası neden bir türlü hana dönmek bilmez?

Montague Amca'nın Dehşet Hikayeleri'nden sonra kaçırmamak gereken küçük, mücevher gibi bir kitap. Yine bakması zevkli çizimlerle bezeli. Bu sefer maceraların tamamı denizde geçiyor, uğursuz ve de talihsiz kahramanlarımız gemiciler ve tayfalardan, korkunç korsan kaptanlardan oluşuyor. Dalgalı denizlerde birbirinden korkutucu, inanılmaz maceraların peşinde yelken basıyoruz adeta. 

Tudem'den serinin üçüncüsünü de bekliyorum, haydi, lütfen!


Yıldız Tozu (Stardust)

Neil Gaiman, İthaki Yayınları

İngiltere'nin cinli perili kırlarında, bir granit çıkıntı üzerine kurulmuş Duvar köyünde yaşayan genç Tristran, gönlünü köyün en güzel kızı Victoria'ya kaptırır. Victoria, Tristran ile dalga geçer, delikanlının yüzüne güler, o esnada gökte kayan bir yıldız görürler. Victoria Tristran'a o yıldızı getirdiği takdirde ona bir öpücük vereceğini vaad eder, ama o az önce düşmüş olan yıldızı istemektedir, bir başkasını değil. Boylece Tristran köyünün güvenli sınır duvarından çıkıp Perili Ülke'ye geçer. Kayan yıldızı bulacaktır ama bilmediği yıldızın peşinde başkalarının da olduğudur, büyücü kraliçeler yani Limlimler de kayan yıldızı yakalamak istemektedirler. Gökyüzünden kayıp Perili Ülke'ye düşen yıldızcık ise aslında güpgüzel bir genç kızdır ve bacağını kırdığı için düştüğü yerde umutsuzca olacakları beklemektedir.

Yıldız Tozu, Neil Gaiman'ın Mezarlık Kitabı'ndan sonra okuduğum ikinci romanı  ve bunu çok daha fazla sevdim. Tam bir fantastik masal, ama yüzde yüz yetişkinler için yazılmış. Yıldızın peşindeki insanların gerçek üstü maceraları hızla akıp gidiyor, sonunda herkesin öyküsü başarılı bir kurgu ile mükemmel şekilde bağlanıyor. Fantazya ve masal seven büyüklerin kaçırmaması gereken bir roman. Birkaç sene önce çekilmiş bir filmi de var.


4 Temmuz 2011 Pazartesi

On Bir (Eleven)

Mark Watson, Domingo

Bir an. On bir hayat. Sonsuz sonuç.

Avustralyalı Chris, bir takım olayların ardından vatanını terkedip İngiltere'ye gelir, adını Xavier Ireland olarak değiştirir, bu ismin başharfleri XI romen rakamlarında 11 demektir, Chris için önemli bir sayı. Yerel bir radyoda çalışmaya başlayan Xavier, Londra'da tanınmış bir programcı olur. Gelgelelim, vatanını terk etmesine sebep olan olay, onun hayata karşı tutumunu değiştirmiş, çevresinde olan biten hiç bir işe karışmayan bir adam haline gelmesini sağlamıştır.

O akşam Xavier, hepimizin karşılacabileceği bir sahne ile karşılaşır ve belki de çoğumuzun göstereceği tepkiyi gösterip kaçmayı/görmezden gelmeyi tercih eder. Onun bu davranışı, kendi hiç mi hiç farkında olmasa da, pek çok insanın yaşamını değiştirecektir. Tam 11 kişinin. Xavier'in tek bir davranışı, bambaşka hayatlar üzerinde asla tahmin edemeyeceği sonuçlar doğuracaktır.

Kitabın arkasında "kahkahalarla güleceksiniz" filan gibilerden tanıtım yazıları mevcut, hatta yayınevi şaka yollu kitabın gölgede tüketilmesi gerektiğini söylemiş. Bence yanlış bir tanıtım ve okuyucularda da hatalı bir beklenti doğuruyor. Tabii ki ben kitabı Kediler ve Kitaplar'da Çavlan'ın güzelim yazısı sayesinde keşfettiğim için ne bekleyeceğimi biliyordum. Siz de güldürü beklentisi ile okumayın bu küçük kitabı. Bence kitabın hikayesi oldukça gerçekçi, neredeyse dramatik ve çok yaratıcı idi. Birbiri ile ilintili hayatlar konusu gayet klişe olabilecekken, aksine oldukça zekice ele alınmıştı. Kitap son derece akıcı olmasının yanı sıra, merak duygusu inanılmaz derecede kuvetli idi, ne olacak diye elimden bırakamadan okuyup bitirdim. Finalde naneli dondurma yemişçesine bir tat kaldı ağzımda. Hafiften de gülümsedim:)


Çoluk Çocuk'tan sonra On Bir, Domingo yayınlarından okuduğum ikinci sıradışı ve güzel kitap oldu. Bu yayınevini dikkatle takip etmek gerekli.


2 Temmuz 2011 Cumartesi

Montague Amca'nın Dehşet Hikayeleri (Uncle Montague's Tales Of Terror)

Chris Priestley, Tudem Yayınları

Edgar, tekinsiz bir ormanın berisinde, dedelerden kalma döküntü malikanesinde yaşayan Montague amcasını ziyarete gitmeye bayılır. Çünkü amcasının hikayelerini dinlemeye bayılır. Montague amcanın evi birbirinden tuhaf eşyalarla doludur. Şöminenin önünde, uğursuz gölgelerle çevrilmiş otururlarken, Montague amca Edgar'a bu meşum nesnelerin hikayelerini anlatır. Duyduğu her öyküden sonra biraz daha rahatsız olan Edgar, en nihayetinde Montague amcanın kendi öyküsünü de dinlemek zorunda kalacaktır.

Küçük ve sahip olmaktan mutluluk duyacağınız güzellikte bir kitap bu. Kapağı ve şömiz cildiyle bana ufakken okuduğum çocuk klasiklerini anımsattı. Kitabı okumak da aynı derecede zevkli oldu. Öyküler çok zekice yazılmış İngiliz usülü hortlak ve korku hikayeleri.  Öyküleri süsleyen çizimler ayrı güzellikte. Dili zaten sade olan kitabın çevirisi de çok akıcı olmuş. Bu kitabı Biblio sayesinde keşfettiğim için buradan ona tekrar teşekkürlerimi gönderiyorum:) Unutmadan, bu dehşetengiz hikayelerden birinin Türkiye'de geçmesi de ayrı bir sürpriz oldu.

Kitap, Dehşet Hikayeleri serisinin ilk cildi. İkinci kitabı da Tudem Yayınları çıkartmış : Kara Gemi'den Dehşet Hikayeleri. Onu da almadığıma pişmanım dostlar, ilk fırsatta okunacaklar listemde.Serinin üçüncüsü, Tünelin Ağzından Dehşet Hikayeleri, henüz ülkemizde yayınlanmadı.

Çok severek tavsiye olunur:)