29 Aralık 2014 Pazartesi

Maktülün Şansı


Algan Sezgintüredi, April Yayıncılık


Bana çok uzun gelen bir bekleyişin ardından, yılın son günlerinde Algan Sezgintüredi bize nefis bir armağan verdi, sağolsun. Aslında romanımızı Kitap Fuarına yetiştirmişlerdi, gelgelelim biz fuara ilk günü kapılar açılır açılmaz gittiğimiz için Maktulün Şansını görememiştik. Sonuçta ben kitabı İdefix Sanal Fuardan aldım ve 2014'ün kapanış kitabı olarak okudum. Ne iyi etmişim dostlar!


Eski dostlarımız Vedat, karaböceği Tefo ve de yavuklusu Nilgün bu sefer bir kayıp vakasına karışıyorlar. Avukat arkadaşları Seyfo'nun, uzak bir akrabasının oğlu Seyfo'yu arayıp "ölüm kalım meselesi, illa konuşmamız lazım" demiş; ardından Seyfo'nun hiç bir aramasına cevap vermemiştir. Şehir dışındaki Seyfo, bizimkilerden yardım isteyince kahramanlarımız kayıp delikanlının dairesine yasa dışı bir baskın düzenler. Daire bal dök yala cinsinden temiz ve bomboştur. Delikanlıya ait bulabildikleri yegane şeyler, anlaşılmaz görünen bir dizi matematik formülüdür. Formülün peşine düşen kahramanlarımız, nasıl olduysa birden kendilerini derin devletin bulanık sularında buluverirler.


Enfes bir polisiye Maktulün Şansı. Merak duygusu son sayfaya kadar hiç bitmiyor bir kere, ne oldu ne olacak diye sayfaları heyecanla çeviriyoruz. Beri yandan şu Yeni Türkiye'nin pek sağlam bir eleştirisini içimizin yağları eriyerek okuyoruz. Yazarımızın eline sağlık. Vedat Kurdel'in kendine has mizahı da gayet yerinde. Sonuçta bence serinin en iyi kitabı olmuş Maktulün Şansı.


Polisiye seviyorsanız kesinlikle kaçırmamanız gereken pek leziz bir kitap.


Söylemeden geçemeyeceğim; kitabın ithaf cümlesi içimi titretti:

"Alt tarafı üç ağaç demeyen, her biri ayrı ciğer yakan maktul çocuklarımıza, elbette eşimle oğluma ve gönül rahatlığıyla her ana öyledir ama benimki çok daha öyledir diyebileceğim anacığıma..."






28 Aralık 2014 Pazar

Mezarla Randevu (Halfway To The Grave)


Jeaniene Frost, Artemis Yayınları

Çeviri : Mehmet Karaosmanoğlu


Gece Avcısı Serisi, 1.Kitap


Catherine  "Cat" Crawfield'in babası bir vampirdir. Annesine tecavüz edip ondan beslenmiş sonra da kadını terk edip gitmiştir. Cathy'e soyu hakkında gerçeği ilk kez 16 yaşında anlatan annesi, vampirlerden bütün benliği ile nefret etmektedir. Bu nefreti Cathy de paylaşır ve geceleri karanlık yerlerde dolaşıp vampir avlamaya başlar.

Bir gece Cat'in şansı döner, avlamaya çalıştığı yakışıklı vampirin tutsağı olur. Bones isimli bu yakışıklı vampir, Cat'e ortaklık teklif eder. Bones, Kedicik diye seslendiği Cat'e yaşlı ve deneyimli vampirleri öldürmeyi öğretecek; karşılık olarak Cat de sadece Bones'un öldürmesini istediği vampirleri avlayacaktır. Tabii ateşle barut yan yana durmayacağı için, ikilimizin birbirine aşık olması da kaçınılmaz.

Gece Avcısı serisini canım La Capitana'cığım önermişti dostlar. Kitabımız vampirlik mitini ayaklar altına alan sürüsüne bereket serilerden değil. Okurken "bu da ne artık, çüş" filan demedim, yoksa zaten okumaz bırakırdım kitabı. Aksine çok eğlendim ve kitabı sevdim. Rahatça okunan zevkli bir aşk-macera romanı.

Bu seriyi okumaya devam edeceğim.







25 Aralık 2014 Perşembe

İntikam Ateşi (A Rouge by Any Other Name)


Sarah MacLean, Nemesis Kitap

Çeviri : Ezgi Akın


İdefix sanal fuardan son alışverişimde aldığım kitapların içinde İntikam Ateşi de vardı. Fakat ben günlerdir, Ateş Serisi'nin üçüncü kitabı olan İntikam Ateşi'ni aldım sanırken; bir aşk ve tutku romanı olan İntikam Ateşi'ni almışım.  Aslında alayım dediğim bir başka aşk ve tutku romanı vardı ama, onun yerine bu gelmiş oldu:)

Böylece geçen akşam pek yorgun argın eve gelince, ay bu da neydi deyip kitabı elime aldım, 400 küsur sayfayı pıt diye okuyup bitirdim. Oh kafamı dağıttı ne güzel.

Oldukça rahat okunan kitabımız kafa karıştırmıyor, oturup üzerinde düşünmeye de gerek yok, mükemmel bir beyaz dizi kitabı. Adamımız bu sefer gri yerine kahverengi gözlü ve mülkünü kumarda kaybetmiş bir marki; kadın kahramanımız da o devirde evde kalmış kabul edilen ve bundan hiç rahatsız olmayan bir leydi. Bunlar çocukken arkadaşmışlar meğersem. Yıllar sonra marki, mülkünü tekrar elde edebilmek için Penelope ile evleniyor tabii gelsin aşk yeminleri, gitsin yanlış anlamalar, araya da birkaç tane sahne attırmış, oh:) .

Beyaz dizi sevenler severek okuyacaktır, sıkıcı bir kitap değil.






21 Aralık 2014 Pazar

Marslı (The Martian)


Andy Weir, İthaki Yayınları

Çeviri : Emre Aygün


Tam Interstellar sarhoşluğu yaşadığımız bir dönemde, İthaki çılgınca bu kitabı tanıtmaya başladı ve Mars'ta adeta Robinson Crusoe gibi mahsur kalan bir astronotun başından geçenleri anlatan Marslı, büyük bir merak oluşturdu. Ben de fazlaca dayanamadım ve bugün bir oturuşta bitirdim kitabı.


Kesinlikle hayal kırıklığına uğramadım. Marslı çok heyecanlı, okuyucuyu diken üzerinde tutan nefis bir macera romanı. Kahramanımızı, bir aksilik sonucu Mars'ta mahsur kalan Mark Watney'i çok sevdim. O doğuştan neşeli biri, umutsuzluğa kapılmayan, mühendis kafasıyla hep hayatta kalmaya odaklanan, umut eden ve çok çalışan biri. Pek de şakacı, o yüzden bir kat daha sempatik geliyor insana.


Mark, Ares 3 programıyla Mars'a gelen mürettebatın en düşük rütbeli üyesi, bir zoolog ve mühendis. Ekip Mars yüzeyinde iken çıkan fırtınada, anten çubuğu Mark'a saplanıp kahramanımızı sürüklüyor. Mark'ın uzay giysisinden yaşamsal verileri alamayan kaptan, diğerlerini riske atmamak için, mürettebatı toplayıp Mars'ı terk ediyor. Mesele şu ki, Mark sadece bayılmıştır ve kendine geldiğinde kızıl gezegen Mars'ta tek başına mahsur kalmıştır.

Bundan sonra olanları, Mark'ın bilgisayarına girdiği günlüklerden takip ediyoruz. Kitabın tamamı günlüklerden ibaret değil tabii. Nasa'da olup bitenler, zaman zaman Mark'ın ekibinin bulunduğu uzay mekiği Hermes'te yaşananları da yazarımız bize aktarıyor, böylece kitap sürekli heyecanlı ve meraklı devam ediyor. Acaba kurtulacak mı? Kurtulamayacak mı? Tabii beklediğimiz üzere başına bin türlü aksilik geliyor Mark'ın ama o umudunu yitirmiyor hiç.

Ümit etmenin güzelliği ve insanoğlunun harikuladeliğine bizi inandıran şahane bir kitap.








Yarım Dünya (Half World)


Hiromi Goto, İthaki Yayınları

İllüstrasyonlar : Jillian Tamaki

Çeviri : Bülent O.Doğan



Küçük kahramanımız Melanie, okuldan eve döndüğünde annesinin ortalarda olmadığını görür. Evin kesik telefonundan gelen tekinsiz çağrı ile, Melanie annesini  Bay Tutkal'ın kaçırıp Yarım Dünya'ya götürdüğünü öğrenir. Yardım için yaşlı Bayan Wei'ye koşan Melanie, kadından aldığı yeşim taşından sıçan tılsımı alır ve Yarım Dünya'ya heyecanlı ve korkutucu bir yolculuğa çıkar.

Kitabın bundan sonrası sanki bir Miyazaki animesi gibi, ben o dünyanın içine girdim ve büyülendim. Kitapta yaratılan fantastik atmosfer bence harikulade idi. Belki de yazarın da Japon olmasının bunda etkisi vardır.

Kitabın tanıtım fragmanı da varmış:








20 Aralık 2014 Cumartesi

Kan Ateşi (Bloodfever)


Karen Marie Moning, Epsilon Yayınları

Çeviri : Zeynep Çilengiroğlu Karahatay


Ateş Serisi 2.Kitap


La Capitana'nın önerisiyle başladığım Ateş Serisini okumaya devam ediyorum. İkinci kitabımız belki bir geçiş kitabı, daha durağan. Aksiyondan çok anlatıma dayanıyor. Belki Mac'le beraber biz de Fae'in, melunların, Sidhe kahinlerinin dünyasını öğrenebilelim diye. Çünkü bu dünyaya dair bildiklerimiz Mac ile beraber öğrendiklerimizden ibaret ve fantastik romandan zevk almak için, benim önce o dünyayı kafamsa kurabilmem gerekiyor.

Sonuçta ilki gibi hareketli ve o kadar heyecanlı bir kitap değil. Ama seriyi okumaya kesinlikle devam ediyorum. Bunu da bir geçiş bölümü gibi kabul ediyorum. Zaten çok kısa, 300 sayfadan az. Pıt diye okudum.


Serinin ilk kitabı : Karanlık Ateş







Daire 16 (Apartment 16)


Adam Nevill, Pegasus Yayınları

Çeviri: Cem Demirkan


Kitabımız gayet umut verici bir şekilde başlıyor. Londra'nın lüks Kensington semtinde, zenginlerin yaşadığı Barrington binasında, 16 numaralı dairede kimse oturmaz. Gece bekçisi kahramanımız Seth kapının ardından tuhaf sesler duymaktadır. Kadın kahramanımız Apryl'in teyzesi de bu binanın sakinlerindendir. Teyze ölünce mirası almak için Barrington'a gelen Apryl binanın geçmişini araştırmaya başlar.

Kitabın açılışı güzeldi bence, ama sonradan hikaye başka başka yerlere gitti. Seth'in kabusları, sanatsal açıklamalar derken beni sıkıntı bastı. Kitap heyecanını kaybetti ve öfleye pöfleye bitse de gitsem diye okudum. Şöyle bir güzel korkup gerilemedi. Hayal kırıklığı idi.

Çevirisi gayet güzeldi kitabın, neyse bari bir de çeviri yüzünden acı çekmedim:)




Kedinizle Tanışın (Catwatching)


Desmond Morris, Yapı Kredi Yayınları

Çeviri : Kutlukhan Kutlu - Sevin Okyay


Çevirmenlerin ismini görünce bu kitabı okumaya karar vermiştim. Tabii kediler hakkında olması da cezbediciydi benim için. Sonuçta alır almaz pıt diye bitti, minik tefek bir kitap. Yazarımız dünyaca ünlü bir zoolog imiş ve çocukluğundan beri kediler gözlemlemekte imiş. Kitabın orijinal ismi de buradan geliyor herhalde.

Kitap kısa kısa bölümlerle kediniz hakkında merak ettiğiniz konuları açıklıyor. Bazı bilgiler bana oldukça şaşırtıcı geldi, yepyeni şeyler öğrendim bu minik kitaptan. Mesela yetişkin de olsa evde baktığımız kedi kendini hep yavru sanıyormuş. Sonra oyuncakları yolmasının sebebi yaramazlık değil, o genetik olarak minik vahşi bir avcı ve içinde tüy yolma dürtüleri varmış.

Kedinizi daha yakından tanımak için severek okuyabileceğiniz tatlı bir kitap.




30 Kasım 2014 Pazar

Kuzuların Sessizliği (The Silence of the Lambs)


Thomas Harris, Nemesis Kitap

Çeviri : Pınar Öcal


İşte yamyam doktor Hannibal Lecter'ın bütün ihtişamıyla sahneye çıktığı roman! Jodie Foster ve Anthony Hopkins'in oynadığı şaheser filmi her izleyişimde bu romanı okumak istemişimdir. Kitap gerçekten nefismiş dostlar.


FBI'ın seri katillerin peşinden koşan Davranış Bilimi Bölüm Başkanı Jack Crawford; gencecik akademi öğrencisi Clarice Starling'i; yamyam olarak bilinen ve kurbanlarını kaliteli bir şarap eşliğinde zevkle mideye indirmeye bayılan Hannibal Lecter ile görüşmeye gönderir. Bu esnada, ülkenin farklı köşelerinde genç kadınların cesetleri bulunmaktadır. Aynı katilin elinden çıktığı belli olsa da, cesetler çok dağınık yörelerde bulundukları için FBI ve polis katilin amacını çözemezler. Şeytani zekasıyla Lecter, acemi Starling'e bir takım ipuçları vermeye başlar ve kahramanımız kendin olayların içinde buluverir.


Filmi izlediyseniz, romanı da çok zevkli. İzlemediyseniz, romanı okuyun ve hemen filmi izleyin, nefis bir film.


Kuzuların Sessizliği'ni, hemen Kızıl Ejder'in ardından okudum ve açıkçası kitaplardan etkilendim. Bir süre Hannibal romanı okumasam iyi olur sanırım:)))







Kızıl Ejder (Red Dragon)


Thomas Harris, Nemesis Kitap

Çeviri : Pınar Öcal


Yamyam doktor Hannibal Lecter'ın maceralarını okumayı hep istemişimdir. Kitap Fuarında Nemesis yayınlarının 10 liralık kitap standından hepsini bulup almıştım.


Kızıl Ejder, Hannibal'ın ortaya çıktığı ilk roman. FBI'ın psikopat katilleri bulma konusunda uzman ajanı Will Graham; iki ailenin evine girip feci cinayetler işlemiş olan katili yakalamak amacıyla ayrıldığı işine geri dönüyor. Will, Dr Lecter ile yaşadıklarının ardından meslekten ayrılmış. Fakat bu dehşetli cinayetleri çözebilmek için gidip Lecter'a akıl danışmaktan başka yol bulamıyor.


Kitabı okurken biraz sıkıldım, çünkü bu bir Lecter romanı değil. Yamyam kahramanımız çok az görünüyor kitap boyunca. Daha çok, katili anlatmayı tercih etmiş yazarımız. Katilimizin şimdi olduğu psikopata dönüşmesini tasavvur etmiş uzun uzun. Sıkıldım.






Son Kurtadam (The Last Werewolf)


Glen Duncan, İthaki Yayınları

Çeviri : İlbay Kurtoğlu


Jacob Marlowe, yeryüzünde kalan son kurtadam olduğunu öğreniyor kitabın başında. Kurtadam lanetine yol açan virüs 150 sene evvel bir mutasyona uğramış, artık kurtadam ısırığından kurtulanlar lanete kapılıp dönüşüm geçirmiyor. Dolayısıyla kurtadam sayısı hızla düşmeye başlamış. Kendilerini kurtadam, vampir, iblis ve türevlerini yok etmeye adamış DOKET (Doğaüstü Olayları Kontrol Etme Teşkilatı) o kadar iyi iş çıkartmış ki, artık yapacak işleri kalmamış neredeyse.


Kahramanımız Jacob Marlowe, yeryüzünde tek başına kaldığını öğrendikten sonra. kurtadamın iç dünyasına dalarak, kah geçmişte, kah günümüzde yaşadıklarını, dönüşümlerini, her dolunayda açlığı bastırmak için nasıl insan öldürüp yediğini okuyoruz. Anlatıcımız bizzat Jacob, kitap aslında onun günlüğü. Öyle aksiyon dolu, hareket dolu bir macera romanı değil bu. Tamamen kurtadamın benliğini, beyninden geçenleri, içinde kopan fırtınaları anlatan bir roman. Üstelik bence müthiş akıcı ve çok çok iyi yazılmış bir roman. Özellikle Jacob'ın 167 sene evvel ısırıldıktan sonraki ilk dönüşümü müthiş tasavvur edilmiş.


Tabii salt anlatıdan ibaret değil romanımız. Üç dolunay süresince Jacob'la beraber kahramanımızın kaderine ortak oluyoruz. Acaba Jacob DOKET'den kaçacak mı, yoksa artık 200 sene yaşadım, bitsin bu çile diyerek ölüme teslim mi olacak? Sonuna kadar merak duygusu hiç bitmiyor kitapta.


Son Kurtadam bir üçlemenin ilk kitabı. Umarım İthaki'den devamı da gelir. Bu arada çevirmenin soyadına dikkat ettiniz mi? Kitabın çevirisi çok güzel, bu yüzden mi acaba? :)))







25 Kasım 2014 Salı

Sisli Dağların Ötesinde (Beyond The Highland Mist)


Karen Marie Moning, Epsilon Yayınları

Çeviri : Özge Burçak Aydınalp


16.yüzyılda, İskoçya'da pek cesur ve yakışıklı bir Lord yaşarmış, bu adamın yatakta periler kraliçesini bir baştan çıkarttığı ama asla kimselere aşık olmadığı - bizzat periler kraliçesi tarafından- dile getirilince, peri kral çok kızmış ve karısını baştan çıkartan adamdan intikam almak için, günümüzden bir kadını geçmişe getirip Lord'un başına salmış. Tabii Lord bu modern kadına anında aşık olmuş, Adrienne ise yakışıklı erkeklerden nefret ettiği için Lord'u peşinden koşturmuş da koşturmuş.


Beyaz dizinin fantastik öğelerle karışmış bir versiyonu. Meraklısına bu minvalde başka romanları da var yazarımızın. Günümüzden bir genç kadın geçmişe gidip İskoç lordla aşk yaşıyor. Buna da İskoçyalı Serisi diyoruz:))


Meraklısına...



22 Kasım 2014 Cumartesi

ECEL


Funda Özlem Şeran, İthaki Yayınları


Üniversite 2. sınıf öğrencisi Ece'nin annesi Ece'yi doğururken; babası daha da önce ölmüştür. Ece tam bir despot olan anneannesi ile yaşamaktadır. Hamiyet Hanım'ın Ece'yi hanım hanımcık bir ev kızına çevirme çabaları daima boşa gider, çünkü Ece, İstanbul'da faaliyet gösteren cin itlaf ekiplerinin Anadolu yakasında savaşan cevval bir üyesidir. Evet, Ece çok başarılı bir öcü avcısıdır.  Takım arkadaşları Ziya ve Jesse ile, Anadolu yakasındaki cin vukuatlarının peşinde koşan ekibin bir üyesidir.


Kitap müthiş bir sahneyle açılıyor, Ece'nin üç metrelik yeşil bir cinle savaşına tanık oluyoruz ilk sayfalarda. Bu savaşta öncelikle yapılması gereken Besmele çekip Felak suresini, Nas suresini ve Ayetel Kürsi'yi okuyup; dökümlü bıçak ve mermilerle var gücünüzle cine girişmek. Bu Felak ve Nas surelerini okuma hadisesi ilk başta beni gülümsetti, çünkü bunlar her gün annemin ezberlememi söylediği ve sağolsun arkamdan okuyup üflediği dualar. Fakat Ece ve diğer öcü ekibi salt dualarla savaşmıyor. Alabildiğine kanlı, gırtlak gırtlağa bir savaş söz konusu öcü avcıları ve cinler arasında.


Kitap asıl olarak öcü avcılarımızın karşılaştığı büyük bir belayı takip ediyor. Bizzat avcılardan bazıları bir cin tarafından öldürülüp birer zombiye dönüştürülmüştür. Bu olayı çözmek için ellerinde piramit şeklinde tuhaf bir muskadan başka ipucu yoktur. Beri yandan Ece ile ekip arkadaşları; Gülşen hanımın ailesine musallat olan cini defetmekle görevlendirilmiştir. Kahramanlarımız iki olayı çözmeye çalışırlar. Ece'nin bu esnada devam etmesi gereken okulu, geçmesi gereken sınavları vardır.


Kitapta aksiyon, heyecan bir an olsun durmuyor. Neredeyse 600 sayfayı, sular seller gibi bayıla bayıla, zevkle okudum. Ve size kesinlikle iddia ediyorum, kitabın son sayfasını okuduğunuz an, devamı yok mu diye inleyeceksiniz:)


Yerli işi öcü filmleri bize komik gelir hani, kitabı okurken başta belki Felak suresini okuyup cinlere girişmeleri ya da zombi görünce tekbir getirmeye başlamaları sizi gülümsetebilir. Ama bir süre sonra bunlar gerçekten doğru gelmeye başlıyor, kahramanlarımız dualarını edip zemzem suları püskürterek  kanlı mücadelelerine giriştiklerinde nefesiniz kesiliyor.


Ece'nin dediğim dedik anneannesi Hamiyet hanım kitapta iz bırakan tiplerden. Cin savaşlarının orta yerinde, "neredesin, geç kaldın" diye telefonda azarlanan Ece'nin hali unutulmaz. Cinlerin korkutamadığı bu cesur kız anneannesinden köşe bucak kaçıyor.


ECEL ilk çıktığı günden beri okumak istediğim bir romandı ve kesinlikle hayal kırıklığına uğramadım.  Sevgili Funda Özlem Şerkan'a sormak istiyorum, acaba devamı gelmeyecek mi bu romanın?


Fantastik ve macera severler kaçırmasın:)









15 Kasım 2014 Cumartesi

İstanbul'da Kedi


Gündüz Vassaf, Yapı Kredi Yayınları


Şiir hiç hakkını veremediğim bir tür. Gelgelelim söz konusu kedi külliyatı olunca, hiç düşünmeden aldım İstanbul Kedileri'ni.

Aslında kedilerin tarihte ve Istanbul'da varoluşlarını anlatan bir kedi kitabı bu, ancak manzum şekilde yazılmış. Istanbul'un kedi şehri olarak lanse edilip şehirde muazzam bir turizm kampanyası başlatılmasını hikaye ediyor. Bu fantaziyi anlatırken de geçmişe uzanıp kedilerin dünya tarihindeki yerinden başlayıp Istanbul kedilerine kadar getiriyor lafı.

Su gibi okunan bir eser, kedi çizimleri ve desenleriyle bezeli.

Kediseverlere tavsiye ederim.




kitabın açılış sayfası:





9 Kasım 2014 Pazar

Karanlık Ateş (Darkfever)


Karen Marie Moning, Epsilon Yayınları

Çeviri : Aylin Kalav


Ateş Dizisi, 1.Kitap


Kahramanımız MacKayla, derdi günü elbisesine uygun oje sürmek olan, sarışın kokoş bir genç kızdır. İrlanda'ya üniversite okumaya giden ablası feci şekilde öldürülünce hayatı altüst olur. Ablasının katilini bulmak için tek başına Dublin'e gelen Mac, İrlanda'nın gizemli ve tekinsiz sokaklarında hiç bilmediği bir dünyaya girmek zorunda kalır.

Karanlık Ateş bizi Kelt mitolojilerine dayanan fantastik bir dünyayı anlatıyor. Bu dünyaya Fae, yani periler alemi hükmeder. Aydınlık ve Melun peri krallıkları, Karanlık Kutsal Emanet'in peşindedir. Melunlar insanları öldürürken, Aydınlıklar da onları seks için kullanır. Yani al birini vur ötekine. Kahramanımız da insan kılığında Dublin'de dolanan Fae'lerin gerçek yüzünü görebilen bir Sidhe kahini olduğunu keşfeder.

Çok rahat okunan çıtır çerez, zevkli bir kitap. Dublin zaten mükemmel bir atmosfer sağlıyor bu tarz bir maceraya. Komik yerleri de var romanın, Ölümcül Seks perisiyle karşılaşan Mac'in kendinden geçip donlarını fora etmesi, pek bizim fantastik kitaplarda karşılaştığımız türden aksiyonlara benzemiyor. O yüzden chick lit fantastik de diyebiliriz bu türe.

Kitabın başına Fae dünyasıyla alakalı terimlerin açıklamalarını koymuşlar. Biraz karışık geliyor ama korkmayın. Macera ilerledikçe Mac ile beraber öğreniyoruz neyin ne olduğunu.

Seriye kesinlikle devam edeceğim.







2 Kasım 2014 Pazar

Kısas


Sezgin Kaymaz, İletişim Yayınları

Sevinç Kuşları - 2.Kitap


Sağolsun, Sezgin Kaymaz, yana yakıla beklediğimiz üçlemenin ikinci bölümünü bizi üzmeden yayınladı. Deccal'in Hatırı Şubat'ta çıkmıştı sanırım; Kısas da Ekim'de geldi. Yayınlandığını görünce hemen alıp okuduğumu söylemeye gerek yok herhalde:)


Kısas, Deccal'de hikayenin kaldığı yerden devam ediyor. Bu yüzden ilk kitabı okumak şart. Hikayeye eklenen yeni karakterler var:

Hayri'nin sokak kedilerim diye sevdiği kayıp çocuklar. Hikayenin ana akışı bu çocukların başından geçenler üzerinden işliyor. Bu anlamda Sezgin Kaymaz'ın okuduğum en acıtıcı, en sert, en gerçekçi kitabı olduğunu söyleyebilirim. Deccal'in Hatırı bence aşk üzerine yazılmış en çarpıcı metinlerden biriydi. Kısas'da ise acı var, kötülük var, intikam var. Deccal'den intikam almaya çalışan yer altı dünyasının prensleri, yani müteveffa mafya babalarının oğulları katılıyor hikayeye. Bunların arasından Uğur, pek evlere şenlik, şaşırtıcı bir karakter.Sonra hikayeye hem bir köpek hem de ona aşık kedi ekleniyor Kısas'da. Memiş'le Okan. Vayoovvv diye ortalığı birbirine katıyor dişi kedi Okan.

Tabii ilk kitaptan bildiğimiz canım, en sevdiğim dahi doktor Veysel, Celil & Hayri ikilisi, Zila ve İrfan bebek; kıçı ayrı başı ayrı oynayan tikli Kübra teyze, Berna bacımız maceralarına devam ediyorlar Kısas'a. En önde de ölü gözlü ve hareketinin esrarını çözemediğimiz Deccal Ağa gidiyor. Doktor Veysel'e dua etsin Deccal Ağa:)

Anlatmalara doyamıyorum bu kitabı. Üçlemenin finalini ise hayal bile edemiyorum.

İyi ki varsın Sezgin Kaymaz.

Ve kaçınılmaz olarak " Ay nasıl bi adamlarsınız siz anam?"








26 Ekim 2014 Pazar

Kanlı Kızıl Baron (The Bloody Red Baron)


Kim Newman, İthaki Yayınları

Çeviri : Cihan Karamancı



Dracula Günlükleri ikinci kitap.


Kanlı Kızıl Baron, Dracula Günlükleri'nde anlatılan olaylardan 30 sene sonrasında başlıyor. İngiltere'den kaçan Karanlık Lord, bu sefer Kayzer ile yakınlaşmış ve Almanlarla birlik olup Birinci Dünya Savaşını başlatmıştır. Savaşın en civcivli zamanında, her iki taraf göklerin hakimiyetini ele geçirmek için mücadele etmektedir. İttifak Devletlerinin elinde korkunç bir silah vardır, Kızıl Baron olarak bilinen meşhur pilot Manfred von Richthofen. 80'den fazla uçağı tek başına düşürmüş bu efsane asker, savaşın gidişatını değiştirebilecek kudrete sahiptir. Gizli ve çok nüfuzlu bir İngiliz örgütü olan Diyojen Kulübü, Mata Hari'den Alman Hava Birliği hakkında bir şeyler öğrenir. Bunun üzerine Teğmen Edwin Winthrop'u Alman hava kuvvetlerinin ve tabii Baron'un konuşlandığı Malinbois şatosunda dönen dolapları öğrenmek üzere görevlendirirler. Winthrop şatonun ve pilotların esrarını keşfetmeye çalışırken, savaşın bütün acımasızlığına ve gaddarlığına da şahit olur.


Kim Newman, vampirlerle insanların beraber yaşadıkları, birlikte savaşıp öldükleri alternatif dünyasını mükemmel yaratmış. Milyonlarca insanın öldüğü Birinci Dünya Savaşı'nda, vampirler de kırılgan ölümsüzlerden başka bir şey değiller ve gümüş mermiler ile onlar da yok oluyorlar. Gerçek kişiler kurmacaya çok güzel yedirilmiş. Edgar Allen Poe, kaçınılmaz olarak bir vampir ve Kızıl Baron'un kahramanlık öyküsünü yazmaya çalışıyor. Gencecik Levazım Bakanı Winston Churchill, viskisini kanlı seviyor artık. Ve herkes, dünyanın kaderini belirleyecek bahar taarruzunu bekliyor.


Kanlı Kızıl Baron, Birinci Dünya Savaşı esnasında geçen bir vampir romanı. Hem de tarihi bir roman. Özellikle de pilotların yaşadıklarını -vampir de olsalar- müthiş anlatmış. İlk romandan tanıdığımız kızıl saçlı gazeteci Kate de bir harika. Ben çok zevkle okudum bu kitabı.





ARKA KAPAK


19 Ekim 2014 Pazar

Cadıbulan İblisseli'nin Şafağı (Witchfinder Dawn of the Demontide)


William Hussey, İthaki Yayınları
Çeviri : Ulaş Apak


Cadıbulan Üçlemesi, birinci kitap.


Kahramanımız Jake 15 yaşında kendi halinde bir öğrencidir. Kendini bildi bileli fantastik çizgi romanlar okuya okuya bu konuda adeta uzman olup çıkmıştır. Bir okul dönüşü korkunç bir iblisin saldırısına uğrayınca, o hayallerindeki dünyanın aslında gerçek olduğunu farkeder. Dünya iblisseli tehdidi ile karşı karşıyadır, tabii Jake bunu önlemek için serüvenin içine dalar.


Gençler için yazılmış bir üçleme imiş bu. Ben çok sevemedim açıkçası çünkü yazarın alemine giremedim, o dünyayı kafamda kuramadım, mantığını çözemedim. Böyle olunca da kitaba uzak düştüm sanırım. Yani o cadı - iblis dünyası daha detaylı açıklansa, kafamda bir mantığa oturtabilsem severdim belki.

Şimdilik bu serinin devamını okumayı düşünmüyorum.




ARKA KAPAK:


12 Ekim 2014 Pazar

Monogram Cinayetleri (The Monogram Murders)


Sophie Hannah, Altın Kitaplar
Çeviri : Çiğdem Öztekin


Bir Hercule Poirot polisiyesi.

Yıllar sonra, Agatha Christie'nin mirasçılarının onayladığı yeni bir Poirot macerasının yayınlanacağını ilk duyduğumda epey şaşırmıştım. Yani, kim cesaret edebilir ki buna? Poirot efsanedir, Christie klasiktir, bir klasiği kim tekrar yazmaya cüret edebilir?

İşte Sophie Hannah bu cüreti göstermiş, Christie'nin yasal mirasçıları da onun romanını pek beğenmişler ve yayınlanmasına izin vermişler. Ben de çıkar çıkmaz aldım, ama ancak bu haftasonu okuyabildim.

Kitabı beğenmedim, okurken çok içim sıkıldı hatta. Poirot bizim bildiğimiz Poirot gibi değil. Ne yumurta kafası, ne bakımlı bıyıkları, ne cilalı rugan pabuçlarının lafı geçti. Normalde alışık olduğumuzdan çok daha fazla Fransızca konuşuyordu, bir de doğru düzgün bir ipucu olmadan, hissi kablel vuku ile çözdü cinayeti. Halbuki Poirot'nun her zaman çok zekice, bizim gözden kaçırdığımız bir delili olur; minik bir boya kavanozu, bir tırnak makası, bir çivi, yarısı yanmış bir mektup...Bu kitapta o yok. Olayın kendisi zaten sıkıcı, yani aman cinayeti kim işlemiş diye merak edemiyoruz. Genellikle Poirot'nun araştırdığı olayda illa yakınlık duyduğumuz bir karakter olur, fettan kızıl saçlı bir kadın, ciddi esmer zeki bir genç kız veya Hindistan'dan gelen albay gibi...Bu kitapta öyle bir karakter yok. Olay ilgi çekici değil, sebebi de çözümü de heyecandan yoksun.

Monogram Cinayetlerinde Poirot'ya, 32 yaşında Scotland Yard dedektifi Edward Catchpool eşlik ediyor. Kitaptan nefret etmeme en büyük sebep bu karakter. Ayyy, elime plastik banyo terliğimi alıp sabaha kadar dinlene dinlene dövmek istedim Catchpool'u. Cesede bakamayan, portrelerden korkan, taşkafalı bir dedektif. İmkanı yok yani dedektif olmasına.

Sonuç olarak kitabı oflaya puflaya bitirdim. Yani Poirot ile alakası yok, karakterin adını değiştir aaa bu bir Poirot macerası diyemezsin. Kendi başına da iyi bir polisiye değil. Sevmedim, tavsiye etmiyorum. Çok hayal kırıklığı yaşadım:(







28 Eylül 2014 Pazar

Dracula Günlükleri (Anno Dracula)


Kim Newman, İthaki Yayınları

Çeviri : Cihan Karamancı



Bram Stoker'ın vampir edebiyatını yaratan klasik romanı Dracula'nın finalinde, kahramanlarımız Van Helsing, Jonathan Harker, Arthur Holmwood ve Jack Seward ; karanlık lordu yok ederek Mina'yı vampirlikten, Londra'yı da Kont'un işgalinden kurtarırlar. Elimizdeki roman ise gizli arzularımıza kulak verip, ya Dracula kazansaydı diyor ve bu alternatif son üzerinden devam ediyor.

Dracula, yüzyıllardır ölmeyen Eflak prensi Voyvoda Tepeş; Londra'da Van Helsing'i yenilgiye uğratmış, dölleriyle şehri istila etmiş, Kraliçe Victoria ile evlenip tahta kurulmuş, ülkeyi yönetmektedir. Ekseri yeni doğmuş vampirler, sıcaklarla (dönüşmemiş insanlar) beraber bu yozlaşmış şehirde yaşamaktadır. Kimi önemli mevkilere gelmiş, çoğu birkaç damla kan uğruna fahişelik yapmaktadır. Gümüş bıçaklı bir katil, fahişe vampirleri öldürmeye başlayınca, hem insanlar tarafında hem de ölmeyenler arasında huzursuzluk baş gösterir. Kahramanımız Charles Beauregard, cinayetlerin peşinden koşarken, Kazıklı'dan bile daha kadim ve soylu vampir Genevieve ile işbirliği yapar. Bu esnada katilden "Karındeşen Jack" imzalı mektuplar gelmeye başlamıştır.


Dracula Günlükler, temel olarak BramStoker'ın yarattığı romandan ve vampir mitinden yola çıksa da, Victoria dönemine ait sayısız detayı, gerçek ve kurgu kişilikleri hikaye içinde pek çok kez kullanıyor ve kitabı okurken bunları keşfetmek çok zevkli! Sherlock Holmes'dan Mycroft'a; Oscar Wilde'den Billy The Kid'e sayısız karakter geçiyor sayfalardan. Atmosfer nefis, o sis basmış, fuhuşun, ahlaksızlığın diz boyu gittiği Londra sokaklarını yaşarcasına okudum ben kitabı.

Vampirlere, alternatif tarih romanlarına, Victoria dönemine merakı olanların kesinlikle kaçırmaması gereken bir roman!



26 Eylül 2014 Cuma

Kemik Atlası (Map Of Bones)


James Rolling, Pegasus Yayınları

Çeviri : Özber Çin



Bu kitabı hiç sevmedim. Çevirisini de beğenmedim. "Biz de bunu yapıyor olacağız" , "bilmem ne ediyor olacağız" böyle bir Türkçe var mı Allah aşkına? Kitabı kendimi sıkıp bitirdim, bitirince de gidip listemdeki büyün Pegasus kitaplarını sildim. Yani bilemiyorsun ki, misal Bir Genç Kızın (D)Evrimsel Keşifleri'nin çevirisi gayet güzeldi.  Başka bir kitabı alıyorsun leş çıkıyor. Yoruldum.


Ne yazayım? İşte bulmaca çözüp ipucu peşinden dünyayı dolaşmalı bir macera romanı. Sanırım bu kahramanların maceralarının serisi var. Şahsen okumaya niyetim yok.






23 Eylül 2014 Salı

Ötekiler Arasında (Among Others)


Jo Walton, İthaki Yayınları

Çeviri : M.İhsan Tatari



Ötekiler Arasında'nın arka kapağını okuduğumda periler, büyücüler aleminde geçen bir roman sanmıştım. Sonra bambaşka bir şey çıktı. Kahramanımız Morwenna, Galler bölgesinde yaşayan genç bir kız. İkiz kardeşi, deli bir büyücü olan annesi yüzünden ölünce, Mori de yıllardır görmediği babasının yanına kaçıyor. Babası Mori'yi zengin İngiliz kızlarının okuduğu bir yatılı okula yazdırınca, diğer öğrencilerle kaynaşamayan Mori, teselliyi çok sevdiği kitaplarda buluyor.

Ötekiler Arasında, Mori aracılığı ile tüm fantastik edebiyata yazılmış bir güzelleme. Kitap sevgisi ve kitap okuma aşkına dair bir kitap. Mori deli gibi kitap okuyor. Kitap okumak için her türlü çareyi buluyor. Fantastik edebiyat ve bilim kurgu onun hayatı. Ömrümde kitap sevgisi ve okuma aşkıyla dolu böylesine bir roman okumamıştım. Bu açıdan Morwenna adeta "Uzunbacak Baba"nın Judy Abbott'ı  (yani ben:) Tabii kitapta periler de var. Ama bunlar nedense hiç fantastik gelmedi bana. Belki kahramanımız Galler bölgesinden geldiği için, perileri görebiliyor olması, ufak tefek büyü yapabilmesi gayet normaldi benim için :)


Çok sevdim bu kitabı. En güzeli de, canım İthaki Yayınları, kitabın ekine Morwenna'nın okuduğu tüm romanların listesini koymuş. Türkiye'de yayınlanmışlarsa hagi yayınevinden basıldığını da yazmışlar. Böylece Morwenna'nın yutarcasına okuduğu, ağzı sulanarak bahsettiği kitapları biz de alıp okuyabiliriz. Teşekkürler İthaki :)





21 Eylül 2014 Pazar

Ölüm Makinesi (Gun Machine)


Warren Ellis, İthaki Yayınları

Çeviri : Samim Sakacı



Kahramanımız New Yorklu detektif John Tallow. Ortağıyla aldıkları bir çağrıya cevap verip, Pearl Caddesinde kalmış son asansörsüz binaya gidiyorlar. Burada kafayı tırlatmış çıplak ve silahlı adam Tallow'un ortağını vuruyor. Tallow da adamı vuruyor ve duvarda açılan delikten, tamamen şans eseri, apartmandaki bir daireyi keşfediyor. Daire baştan aşağı silahlarla dolu ve silahların her biri, son yirmi yılda işlenmiş faili meçhul cinayetlerle eşleşmekte! John Tallow, boyundan çok büyük bir davanın altında hem de tek başına kalakalıyor. Neyse ki, olay yeri incelemeden iki kafa dengi polis memuru Scarly ve Bat, John ile anlaşıyor ve davada çalışmaya başlıyorlar.


Ölüm Makinesi nefis bir polisiye, bayıldım! Yazarın dili çok zevkli, betimlemeler taze, karakterler tanıdık gibi. Olayı hem detektifin, hem de sadece Avcı olarak tanıdığımız katilimizin gözünden takip ediyoruz. Akıcı, heyecanlı, sapasağlam bir polisiye!




8 Eylül 2014 Pazartesi

Büyücüler (The Magicians)


Lev Grossman, Pegasus Yayınları

Çeviri : İlker Sönmez


Lise son sınıftaki kahramanımız Quentin, üstün zekası sayesinde Brakebills Büyü Eğitimi Üniversitesine kabul edilir. Quentin ömrü boyunca Fillory denen fantastik bir dünyada geçen kitap serisini okumuştur. Büyünün gerçekten varolması, onun hayallerinin gerçekleşmesi demektir. Böylece okula yazılır, arkadaşlar ve bir sevgili edinir. Güçlü bir büyücü olur. Ama hala mutlu değildir.

Enteresan bir kitap Büyücüler. Brakebills nasıl Hogwarts değilse, Quentin de kesinlikle Harry değil. Zaten korkak ve hatalarıyla yüzleşemeyen pısırık bir adam kahramanımız. Kötü bir şey olunca kaçıp saklanmak istiyor. Kendisini genellikle kolundan sıkıca tutup sarsmak istiyorsunuz. Yani bir macera kahramanı değil. Üniversite öğrencisi işte. Kitabın bir gerçekçiliği var. Yani uçan süpürgeler, kurbağa çikolatalar filan beklemeyin. Depresif bir roman bu, aynen bir türlü mutlu olamayan Quentin gibi. Sonunda, hayal ettiği fantastik dünyada hiç beklemediği bir savaşın içinde kendini bulunca, belki aynen bizim davranacağımız gibi davranıyor Quentin, duvar halılarının arkasına saklanıyor.

Kitabı hiç ara vermeksizin okudum. Son derece akıcı gitti. Söylemeliyim ki, kitap sizi alıp maceralarla dolu fantastik dünyalara götürmüyor. O tarz bir eser değil. O dünyalara gitmeyi hayal eden birinin gerçekten dileği kabul edildiğinde ne duruma düşebileceğini tasvir ediyor. Sanırım en iyi bu şekilde ifade edebilirim.

Bir kötü durum, kitabı İthaki değil Pegasus yayınladı. Bu yüzden de, aslında üçleme olan serinin devamı basılacak mı, hiç bir şekilde emin olamıyoruz.

Hayırlısı be gülüm!




7 Eylül 2014 Pazar

Amma Hoş Adam (This Charming Man)


Marian Keyes, Artemis Yayınları

Çeviri : Zeynep Heyzen Ateş



Kitapçıda gezerken önce o çılgınca pespembe kapağı sonra da kalınlığıyla dikkatimi çekti bu kitap. Bu romantik komedilerin tuğla kalınlığında olmasına pek alışık değiliz :) Yine de merak ederek aldım, pişman da olmadım.

Marian Keyes'i ilk kez okudum. Sophie Kinsella kategorisinde ancak belki bir tık üzerinde olduğunu söyleyebilirim. Kadınların adamlar yüzünden (bu kitapta tek adam) düştükleri komik durumların yanı sıra gayet ciddi alkolizm ve kadına şiddet temalarını da işliyor romanımız.

Olaylar 4 kadının etrafında dönüyor. Lola uçarı bir stil danışmanı. Sabah kalkıp 16 aydır beraber olduğu meşhur politikacı Paddy de Courcy'nin evleneceği haberini alıyor. Hem de başka bir kadınla. Yarı çıldıran Lola İrlanda taşrasında bir kasabaya kaçarken, gazeteci Grace ise Paddy hakkındaki gerçekleri öğrenmeyi kafaya takmış. Grace, Lola ile röportaj yapmak için uğraşmaya başlıyor. Grace'in kız kardeşi Marnie ise yıllar öncesinde kalmış ilk gençlik aşkı Paddy'i unutamıyor. Tabii bir de nişanlı hanım Alicia var. Kitap sırayla bu dört kadının yaşadıklarını anlatıyor.

Gayet rahat okunan, çok da boş olmayan bu kitabı sevdim. Çevirisini sevmedim ama elden ne gelir?  (slov diye bir kelime mi türedi Türkçe'de?) Yazarın başka kitaplarını da okurum.






31 Ağustos 2014 Pazar

Zümrüt Yeşil (Smaragdgrün)


Kerstin Gier, Pegasus Yayınları

Çeviri : Firuzan Gürbüz


Aşk Tüm Zamanların İçinden Geçer - 3


Serinin son kitabı da ilk ikisi gibi bir çırpıda okunacak cinsten.  Bu macerada artık bütün sırlar açığa çıkıyor. Saint Germain Kontunun kötücül emellerine engel olmaya çalışan kahramanlarımız hem hayatta kalmaya, hem de kronografın esrarını öğrenmeye çalışıyorlar. Bu esnada geçmişe gidip büyükbaba Lucas ile konuşan Gwendolyn, aile evinde gizlenmiş sırları da ortaya çıkarıyor. tabii bu da başına daha çok işler açıyor.


Okuduktan sonra unutulacak türden, hafifcecik, çıtır çerez serimizin son kitabı, ilk ikisini okuduysanız kaçınılmaz olarak okuyacaksınız benim gibi:)




Safir Mavi (Saphirblau)



Kerstin Gier, Pegasus Yayınları

Çeviri : Firuzan Gürbüz


Aşk Tüm Zamanların İçinden Geçer - 2


Bu serinin ilk kitabını okuyalı epey olmuştu, o yüzden devamını okumadan önce ilkine şöyle bir göz gezdirdim. (İlk kitap Yakut Kırmızı) Yalnız Pegasus serinin devamını basarken çok güzel ciltli kapaklar hazırlamış. Şimdi bendeki ilk kitap süklüm püklüm kalmışken, diğer iki volüm, ciltli ve pek havalı görünüyor. Serinin kapakları gerçekten çok güzel.


Bu ikinci macerada, Gwendolyn geçmişe seyahat edip son derece önemli suarelere katılıyor, üstelik doğru davranmayı, menuet dansı yapmayı ve yelpazesini gerektiği gibi kullanmayı da öğrenmek zorunda. Gideon ile ilişkileri karmaşıklaşırken, geçmişte Paul ve Lucy'nin yaşadıklarına dair yeni bilgiler öğreniyor. Üstelik çok sevdiği ölmüş büyükbaba Lucas ile yeniden karşılaşıp onunla sohbet ederek yapıyor bunu..

İlki gibi bir çırpıda okunan, hafif, çıtır çerez bir kitap. Eğleniyorum ben bu seriyi okurken.




30 Ağustos 2014 Cumartesi

Hobbit (The Hobbit)


J.R.R. Tolkien, Altıkırkbeş Yayınları

Çeviri : Esra Uzun

Yeni basım : İthaki Yayınları


Yüzüklerin Efendisi'ni yıllar sonra okuduğum gibi, Hobbit'i de uzun yıllar sonra ve de Yüzükler'den sonra okudum. Bendeki kitap 1997 senesi Altıkırkbeş baskısı. Bu baskıda Gollum, yüzüğe "kıymetlimisss" demiyor, "azizim" diyor. O sebeple İthaki baskısını denemekte yarar var diye düşünüyorum.

Hobbit, harikulade bir masal. Bilbo Baggins'in bir grup cüce ve büyücü Gandalf  ile çıktığı hazine avını anlatıyor. Harikulade serüvenler, ejderhalar, elfler derken Bilbo, ona görünmezlik veren efsanevi güç yüzüğünü buluyor.

Kitabı o kadar tatlı ki, Hobbit'in film uyarlamalarını fazlasıyla abartılı bulduğumu söylemeliyim.

Klasik bir kitap, fantastik masalları sevenler kaçırmamalı.


Altıkırkbeş Baskısı

İthaki baskısı

Dresden Dosyaları 5.Kitap : Ölüm Maskeleri (Death Masks)


Jim Butcher, İthaki Yayınları

Çeviri : Ulaş Apak


Harry Dresden - Büyücü
Kayıp eşyalar bulunur. Paranormal soruşturmalar.
Danışma. Tavsiye. Makul Fiyatlar.
Aşk İksirleri, Bitmez Tükenmez Servetler, Partiler ya da Diğer Eğlenceler İş Kapsamı Dışındadır.


Canım İthaki Yayınları, tam ben yaz tatiline çıkmadan Dresden Dosyaları'nın 5.kitabını basarak büyük bir kıyak yaptı. Böylece son 2 macerayı arka arkaya okuma zevkini yaşadım:)

Bu maceramız, vampirlerin Kırmızı Meclisinden savaş lordu Ortega'nın Harry'e düello teklif etmesi ile başlıyor. Harry'nin bu kabuslardan fırlamış yaratıktan ödü kopsa da, olaylar öyle bir karışıyor ki, düello Harry'nin hayatındaki en önemsiz dert haline geliyor. 

Hz İsa'nın çarmıhtan indirildikten sonra sarıldığı iddia edilen Torino Kefeni çalınıp Chicago'ya getirilmiştir. Peder Vincent, kahramanımız Harry Dresden'i kefeni bulmak üzere tutar. Ne var ki Harry'nin eski dostu Centilmen Johnny Marcone ve insanların ruhlarını ele geçiren Denaryalı iblisler de kefenin peşindedir.

Harry'nin bu macerasında 3. kitapta tanıştığımız Michael Carpenter geri dönüyor. Kutsal kılıcı ile iblislerle savaşan bir Haç Şövalyesi o. Michael'ın ustası Shiro da adeta bir efendi Yoda gibi oldukça etkileyici bir karakter çiziyor. Denaryalıların başı Nicodemus ise yeni kötü adamımız olarak hikayede yerini alıyor. Bir de vampire dönüşme iç güdüsü ile savaşan eski sevgili Susan var tabii. 


İyi ile kötü; aydınlık ile karanlık arasındaki ezeli savaşı anlatan bu macerayı zevkle okudum. İnşallah arası uzamadan yeni maceraları çevirip yayınlar İthaki.





29 Ağustos 2014 Cuma

Dresden Dosyaları 4.Kitap : Yaz Şövalyesi (Summer Knight)


Jim Butcher, İthaki Yayınları

Çeviri : Ulaş Apak


Harry Dresden - Büyücü
Kayıp eşyalar bulunur. Paranormal soruşturmalar.
Danışma. Tavsiye. Makul Fiyatlar.
Aşk İksirleri, Bitmez Tükenmez Servetler, Partiler ya da Diğer Eğlenceler İş Kapsamı Dışındadır.


Çocukken yaz tatilinde en çok Jules Verne okumayı severdim. Son yıllarda ise tatilde deniz kenarında Harry Dresden'in maceralarını okumaya bayılıyorum.

Harry Blackstone Copperfield Dresden bir büyücü. Babası ona en meşhur sihirbazların isimlerini vermiş. Harry adı Potter'dan değil Houdini'den geliyor:) Kahramanımız Chicago'da kayıp eşya bulma, paranormal olay araştırma gibi hizmetler veriyor. Bu esnada şehrin altında ve üstünde varolan ve sıradan ölümlülerin farkında olmadıkları doğaüstü yaratıklarla uğraşmaktan da eksik kalmıyor tabii. Chicago ise vampirlerin, perilerin, trollerin, goblinlerin ve her çeşit Yok Diyar yaratığının cirit attığı bir şehir olarak gayet inandırıcı görünüyor.


Yaz Şövalyesi, serinin 4.kitabı. Bence şu ana kadarki en iyi kitap bu! Nefes nefese okunan bir fantastik macera yazmış Jim Butcher bu kitapta. Olaylar, perilerin Kış Kraliçesinin Harry'i ziyareti ile başlıyor. Yaz Kraliçesi Titania'nın şövalyesi öldürülmüş, periler aleminde herkes Kış kraliçesi Mab'i suçlamaktadır.ne olsa Yaz ve Kış ezeli ve ebedi bir mücadelenin içerisindedirler. Üstelik güç dengesinin değişeceği yaz gündönümü de yaklaşmaktadır.  Kraliçe Mab, gerçek katili bulması için Harry'den yardım ister, karşılığında da kahramanımıza reddedemeyeceği bir teklifte bulunur. Böylece, Yok Diyar'da Yaz ile Kış arasındaki kudretli savaşı engellemeye çalışan kahramanımız serüvenin içine dalar.

Harikulade zevkli bir fantastik roman, soluk soluğa okudum. Çok sevdim bu macerayı. Harry Dresden serisine tam gaz devam ediyorum.

Serinin diğer kitapları için buraya:)



Cinayetin İllüzyonu (The Illusion of Murder)


Carol McCleary, Sayfa6 Yayınevi

Çeviri : Mine Atafırat


Kahramanımız Nellie Bly, gerçek bir kişilik. 1864 senesinde doğmuş, ilk ve en meşhur kadın gazetecilerden biri olmayı başarmış. kendine deli süsü verip bir akıl hastanesine kapattırmış ve hastane hakkında haber yapmış. Daha sonra da, Jules Verne'in ölümsüz eseri 80 Günde Devri Alem'den esinlenerek, dünya turuna çıkmış ve rekor kırarak 72 günde seyahati tamamlamış.

Nellie Bly


Nellie dünya seyahatine üzerindeki tek elbise ile çıkmış. Seyahatte kolaylık olsun diye, yanına bir palto, birkaç iç çamaşırı ve temizlik malzemelerini taşıdığı ufak çantasından başka eşya almamış.

Nellie'nin seyahat kıyafeti.

Kitabımız Nellie'nin bu meşhur seyahatini anlatıyor. Kahramanımız, Mısır'da pazar yerini gezerken bir cinayete tanık oluyor ve hem rekor kırarak geziyi tamamlamayı, hem de bu cinayetin esraını çözmeyi kafaya koyuyor. Yani gerçek bir karakteri alıp kurgusal bir maceranın içine sokmuş yazarımız. Bence fikir şahane çünkü Nellie nefis ve gerçek bir kadın kahraman. Viktorya çağında Mısır, egzotik uzakdoğu zaten romana eşsiz bir arkaplan sağlıyor. Yani o döneme ve firavunlar ülkesine merakınız varsa hoşuna gitmeyecek gibi değil bu kitap. Sadece biraz hafif bir roman, Nellie'nin hakkını verecek, daha sağlam, oturaklı bir eser beklerdim.

Sayfa6, yazarın bir Nellie Bly macerasını daha yayınlamış : Cinayetin Simyası. Onu da okuyacağım sanırım.