23 Mayıs 2014 Cuma

Mezarların Çağrısı (The Calling of the Grave)


Simon Beckett, İthaki Yayınları

Çeviri : Nur Küçük


Dördüncü David Hunter macerası.

Romanımız 8 yıl önce başlıyor. Kahramanımızın hayatını değiştiren kaza henüz gerçekleşmemişken, David, Dartmoor bozkırlarında bulunan bir cesede bakması için çağrılmıştır. Hem görüntüsü hem de işlediği cinayetlerle insanların kanını donduran Jerome Monk, dört kadını öldürmüş, kadınların cesetlerini bozkırlarda saklamıştır. Şimdi turbanın çamurlu derinliklerinden fışkıran, çürümeye başlamış bir el, belki de bu mezarlardan birini göstermektedir.

Araştırma devam ederken, Jerome Monk, mezarlıkların yerini göstermeyi teklif eder. Hapishaneden çıkartılan katil, kaçmaya kalkışınca yakalanıp geri postalanır ve mezarlar asla bulunamaz.

8 sene sonra Jerome Monk hapishaneden kaçmayı başarınca, David kendini tekrar davanın içinde bulur.


Ne yazık ki basılmış son David Hunter macerası ile karşı karşıyayız sevgili dostlar. İnternette yazarın bir röportajında yeni macera üzerinde çalışmakta olduğunu okudum. Şahsen benim arka arkaya hiç durmadan okumak istediğim, nefis, karanlık romanlar bunlar.


Mezarların Çağrısı, bizi yine yağmurlu İngiltere'nin kasvetli, kadim bozkırlarına götürüyor. Atmosfer şahane. Macera her Simon Beckett romanı gibi sürprizlerle dolu. Yazarımız bizi şaşırtmayı her zaman beceriyor.

Çok beğendim ve serinin devamını sabırsızlıkla bekliyorum.



21 Mayıs 2014 Çarşamba

Labirent : Ölümcül Kaçış (The Maze Runner)


James Dashner, Pegasus Yayınları

Çeviri : Gizem Yeşildal


Kahramanımız kendine gelir ve metal bir asansörün içinde olduğunu farkeder. İsminin Thomas olması dışında hiç birşey anımsamaz. Asansör onu Kayran'a çıkartır. Dört tarafı muazzam duvarlarla kapalı bir köydür burası, ahalisi de aynen Thomas gibi, isimlerinden başka birşey anımsamayan çocuklar. Kayranın etrafını, duvarları kayarak her gün değişen bir labirent sarmaktadır ve de labirentte dolanan ürkütücü yaratıklar çocukların baş düşmanıdır. Thomas ise labirentten kaçıp kim olduğunu öğrenmeye kararlıdır.


Ölümcül Kaçış, üç kitaplık serinin ilki. İkinci kitabı da geçenlerde yayınlandı. Hemen alıp okunacaklar listeme ekledim. Kötücül ve ürkütücü bir gelecekte geçen, oldukça meraklı bir roman Ölümcül Kaçış. Sonunda ne olacak, yeryüzünde ne olmuş, o çocuklar nasıl Kayran'a gelmişler, Kayran da neyin nesi diye merak ederek okuyorsunuz sonuna kadar. Distopik maceraları sevenler kaçırmasın bence bu seriyi.





Ölümcül Kaçış filme de çekilmiş, eylül ayında gösterime girecekmiş.



19 Mayıs 2014 Pazartesi

Ölülerin Fısıltısı (Whispers of the Dead)

Simon Beckett, İthaki Yayınları

Çeviri : Nur Küçük


Üçüncü David Hunter macerası. İkinci kitapta olanların ardından, İngiliz adli antropoloğumuz David Hunter,  kendini yenilemek maksadıyla Tennessee'deki Antropoloji Araştırma Merkezine gelir. Burası "Ceset Çiftliği" olarak bilinen meşhur merkezdir. Tabii ki beklediğimiz üzere, işler kahramanımız için gayet ters gider. Tennessee'de çürümenin farklı aşamalarında cesetler ortaya çıkmaya başlar. Anlaşılan o ki, manyak bir katil, kendisinin de bu işi adli antropologlar kadar iyi bildiğini ispat etmek için feci cinayetler işlemekte; cesetlere akıl almaz şeyler yapmaktadır. David Hunter, kendini davanın ortasında bulur. Yabancı olması da işleri kolaylaştırmayacaktır.

Müthiş bir gerilim ve cinayet romanı Ölülerin Fısıltısı. Bir oturuşta biten cinsten. Bu seferki macerada diğerlerinden farklı olarak, kasvetli İngiltere kırsalları değil; görkemli Amerikan dağları fon oluyor olaylara. yazarımız bu farklı coğrafyayı da gayet başarılı anlatıyor, kendimizi anında olayın içinde buluyoruz kahramanımızla birlikte. Ceset Çiftliği olarak bilinen merkez de gerçekten varmış. İnsan merak etmeden duramıyor tabii, bizde bu işler nasıl hallediliyor. Türkiye'de adli antropolog var mı? 

Polisiye ve gerilim sevenlerin bu diziye bir an evvel başlamasını tavsiye ediyorum.



16 Mayıs 2014 Cuma

Ajda'nın Elmasları


Mehmet Murat Somer, Nar Kitap

Bir Hop-Çiki-Yaya polisiyesi.


2000'lerin başında evvela İletişim ardından Everest yayınlarından çıkan ve nedense benim 1-2 sene önce anca keşfettiğim harikulade eğlenceli Hop Çiki Yaya serisinin tamamını, Nar Kitap, yepyeni kapaklarla tekrar basmış sevgili dostlar. Ne saadet! Hemen serideki eksiklerimi tamamladım. Hatta diğerlerini de alsam mı diye düşünmekteyim. Audrey Hepburn bezeli kapaklar hem havalı hem de kahramanımıza pek uyuyor.

Hoş, kahramanımız bu kitapta ortalarda yok. Rio'ya gitmiş. Onun yerine, meşhur dragshow yıldızı Ponpon ile, a harfini e diye söyleyerek konuşan Altımermerli travesti Gönül kendilerini olayların göbeğinde buluyorlar. Ponpon'un yeni taşındığı lüks siteden komşusu pek kibar İsmet Bey habire "onu öldürdüm", "bunu da öldürdüm" deyip duruyor. Kızlar ciddiye almıyorlar, gülüp geçiyorlar. Üstüne bir de biricik diva Ajda Pekkan'ın elmasları çalınmasın mı? Gönül elmasların peşine düşerken, Ponpon'un başına başka dertler açılıyor. Böylece gelsin curcuna, eğlence, benzersiz bir macera.

Bayılıyorum bu Hop-Çiki-Yaya polisiyelerine!



13 Mayıs 2014 Salı

Tanrı'nın Formülü (A Formule De Deus)


Jose Rodrigues dos Santos, Pegasus Yayınları

Çeviri : Cem Demirkan


Portekizli kripto analiz ve eski diller uzmanı, profesör Thomas Norunha, bir konuşma yapmak için Kahire'ye gittiğinde, olağanüstü güzellikteki İranlı Ariana tarafından karşılanır ve İran hükümetince bambaşka bir iş için istendiğini öğrenir. İranlılar olağanüstü değerli bir el yazması ele geçirmişlerdir ve Thomas'dan yazmayı deşifre etmesini istemektedirler. Belgelerin büyük bölümü, efsanevi Albert Einstein tarafından kaleme alınmış ancak bir kısmı Portekizce şifrelenmiştir. İranlılar, bu el yazmasında Tanrı'nın formülünün ve evrenin sırrının açıklandığına inanmaktadırlar. Böylece yazmayı çözmek için Tahran'a giden kahramanımız kendini bir dizi olayın içinde bulur.


Kitabın konusu oldukça beklenti yaratsa da, ben bu romanda aradığımı bulamadım dostlar. Kitap uzun uzun matematik ve fizik formüllerini, termodinamiğin ikinci kanununu açıklayıp duruyor. Sanki yazarımız, bilimsel olarak Tanrı'nın varlığını ve evrenin oluşumunu açıklayan verileri ve teorileri toplayarak bize sunmak istemiş. Sonra "bari bunu bir roman gibi yazayım da çok okunsun" diye düşünmüş ancak roman, romana değil bilimsel rapora benziyor daha çok. Ben şahsen okurken sıkıldım çünkü şifreli, kriptolu, esrarlı, heyecanlı bir macera romanı okurum sanmıştım. Fizik kitabı çıktı sonuçta.


Termodinamiğin ikinci kanunu merak edenler için...




11 Mayıs 2014 Pazar

Ölümün Kimyası (The Chemistry of Dead)


Simon Beckett, İthaki Yayınları

Çeviri : Nur Küçük


Bir David Hunter polisiyesi. Hunter serisini, bu senenin başında Kemiklerin Şifresi ile keşfetmiş ve yazarı hemen okunacaklar listeme eklemiştim. Idefix'in geçen ayki indiriminden de bütün kitapları aldım.

Ölümün Kimyası, bir dizi David Hunter macerasının ilki. Kahramanımız bir adli antropolog. Cinayet mahallini  inceleyerek her detayı, çürümenin her aşamasını, cesedin tüm kimyasal özelliklerini değerlendirip; cinayetin çözümüne dair mühim bilgiler sağlamakta.

Karısı ile küçük kızı trafik kazasında ölünce, kahramanımız her şeyden kaçıp uzaklaşmak için Londra'dan ayrılıp Norfolk'daki küçücük Manham kasabasına gelir. Burada kasabanın pratisyen hekimi olarak çalışmaya başlar. 3 sene sonra civardaki bataklıklarda bir kadın cesedi bulununca, yöre polisi David'i araştırmaya dahil olmaya ikna eder.

Yine elimden düşürmeden okudum, başladığım gibi bitirdim Ölümün Kimyası'nı. Aslında polisiyeden ziyade karanlık bir gerilim ve cinayet romanı bu. Kasaba atmosferi, o güne dek kendi halinde yaşarken birden cinayete bulaşan kasaba halkının gerilimi, David'in psikolojisi çok güzel anlatılıyor. Kitabın heyecanı ve merak duygusu baştan sona eksilmiyor.

Cinayet ve gerilim sevenlere kesin tavsiye!