26 Ağustos 2013 Pazartesi

Işınlanma Kazası (The Teleportation Accident)

Ned Beauman, Domingo Yayınları


Işınlanma Kazası, 3 adamın birbiri içine geçen öyküsünü anlatıyor. On Yedinci yüzyılda, Adriano Lavicini diye bir sahne tasarımcısı, Işınlanma Makinesini icat ederek, sahnedeki eşyaların ve dekorların yerini mekanik olarak değiştirmenin yolunu bulmuştur.  1930'ların Berlin'inde, bohem sahne tasarımcısı Egon Loeser; Lavicini'nin icadından yola çıkarak hazırladıkları oyunu sahneye koymakla meşguldür. Kaliforniya'da ise Profesör Bailey hakiki bir Işınlanma Makinası üretmek için çalışmaktadır.

Hikaye asıl olarak Egon üzerinden ilerliyor. Egon, yıllar önce ders verdiği Adele'in büyüyüp afete dönüştüğünü görünce, kızın peşinden sürüklenmeye başlıyor, böylece yolu taa Kaliforniya'ya kadar uzanıyor. Kaliforniya'da bir dolu başka karakter çıkıyor karşımıza. Bütün karakterler ve olaylar, inanılmaz şekilde kesişerek birbiri ile bağlanıyor elbette.

Oldukça karmaşık bir roman Işınlanma Kazası, yazarın çok çok zeki olduğunu ve müthiş grift bir roman yazdığını düşünüyorum. Ama bu kadar karmaşa beni açtı mı diye soracak olursanız, hayır. Biraz sıktı beni bu kitap ve Ned Beuman'a karşı daha temkinli yaklaşırım artık.


25 Ağustos 2013 Pazar

Vaiz (Predikanten)

Camilla Lackberg, Doğan Kitap


Buz Prenses ile tanıştığımız Camilla Lackberg; Vaiz'de yine ufak İsveç kasabası Fjallbacka'da geçen bir polisiye macera anlatıyor bize. Tam turistik sezonun en civcivli döneminde, kayıp bir Alman kızın cesedi bulunuveriyor. Üstelik cesedi kaldırdıklarında altından 2 tane daha iskelet çıkmaz mı? İzindeki dedektifimiz Patrik işbaşı yaparak ekibiyle cinayetleri çözmek için çabalamaya başlıyor.

Yine sade ve bana gerçekçi gelen bir polisiye. Süper zeki klişe tipler, bir düğmeye bastın mı ne lazımsa veren acayip bilgisayarlar yok bu romanda. Adamlar terleyerek çalışıyor, arşivleri okuyor, ahaliyi sorguya çekerek beyin fırtınası yapıyor ve cinayetleri çözmeye çalışıyorlar. Dili de akıcı. Bir günde okudum. Farklı bir memlekette geçmesi de benim çok hoşuma gidiyor. İskandinav polisiyelerini bu yüzden seviyorum belki. Değişik kentleri, farklı tipte insanları tanıyoruz bu kitaplarda.

Camilla Lackberg'in bir sonraki kitabını bekliyorum.



24 Ağustos 2013 Cumartesi

Mezar Gibi Soğuk (Stone Cold)

David Baldacci, Yapı Kredi Yayınları


Yaz için hızlı okunan, aksiyon ve casusluk dolu bir macera arıyorsanız işte Mezar Gibi Soğuk o kitap. David Baldacci, zaten bu tarz romanları ile meşhurmuş. Ben ilk kez okudum, tam yaz tatiline göre hafif ve bol hareketli bir kitap.

Mezar Gibi Soğuk aslında bir serinin, Amerikan devletine ilişkin komplo teorileri üzerine dönen Deve Kulübü serisinin üçüncü kitabıymış. Ama demek ki kitaplar birbiri ile bağlantılı değilmiş. İlk ikisini okumadığım halde boşluk ya da eksiklik hissetmeden okudum Mezar Gibi Soğuk'u.

Deve Kulübü yaşlı başlı eski hükümet ajanlarından kurulmuş ufak bir arkadaş kulübü. Başlarında Oliver Stone var. (Kahramanımız bu takma ismi, ünlü yönetmenin komplo teorisi filmleri yüzünden almış. ) Stone gençliğinde CIA'in en müthiş katili ve kanuna aykırı şekilde devlet başkanlarına suikastler düzenleyen bir timinin üyesiymiş. Bu timin diğer emekli üyelerinin birer birer öldürülmesi ile romanımız başlıyor. Oliver de kaçınılmaz olarak işin içine girince Deve Kulübü kendini yeni komploların ve maceraların içinde buluyor.

Şöyle film izler gibi bir çırpıda hareketli bir şey okuyayım derseniz ideal bu roman. Tam piyasa işi best seller aksiyon romanı. Arada böylesi de lazım:)



23 Ağustos 2013 Cuma

Bayan Peregrine'in Tuhaf Çocukları (Miss Peregrine's Home For Peculiar Children)

Ransom Riggs, Sayfa6 Yayınları


16 yaşındaki Jacob, dedesinin tuhaf hikayeleri ile büyümüştür. Bu hikayeler dedesinin Galler'de yaşadığı yetimhanede geçer. Üstelik dedesi Jakob'a yetimhanede kalan tuhaf çocukların fotoğraflarını da göstermektedir. Bir takım olaylardan sonra Jacob babasıyla yollara düşer, Galler'de dedesinin çocukluğunun geçtiği adaya giderler. Yetimhane artık terkedilmiş bir viranedir. Fakat birden o eski fotoğraflarda gördüğü çocuklar etrafında belirmeye başlar...

Değişik bir kitap Bayan Peregrine. Yazarı da nevi şahsına münhasır, aslında fotoğraf meraklısı. Bir fotoğraf albümü yayınlamak için topladığı eski fotoğraflar etrafında hikaye kurgulayınca elimizdeki roman ortaya çıkmış.

Biraz daha karanlık ve daha az çocuksu olsaydı, epey sevebilirdim. Yine de devamını okurum gibi geliyor, kitaptaki siyah beyaz tuhaf fotoğraflar çok güzel. Mesele şu ki, macera bu kitapta bitmiyor ve devamı da henüz yazılmış değil.

Bekliyoruz devamını.



22 Ağustos 2013 Perşembe

Toza Sor (Ask the Dust)

John Fante, Parantez Yayıncılık


Arturo Bandini 20 yaşında. Döküntü bir otelde yaşamaya çalışıyor. Yazar olmak için çabalıyor. Bazen yazdığı bir öykü yayınlanınca kendine güzel yiyecekler ve yeni giysiler alabiliyor ama ekseri portakal ile beslenmekte. Bir de garson kız Camilla var. Arturo Camilla'ya iyi gelmiyor ama yine de onu toz duman eden bu aşktan kaçınamıyor.

John Fante süssüz, yalın, gerçek anlatımı ile Charles Bukowski'nin Tanrısı olmuş bir yazar. Zaten Bukowski'nin nefis önsözü ile açılıyor kitabımız. Avi Pardo'nun nefis çevirisi ile bu küçücük kitap özellikle Charles Bukowski seviyorsanız illa okunması gereken bir roman.

Arturo Bandini'yi seveceksiniz.



21 Ağustos 2013 Çarşamba

Yüzüklerin Efendisi 3.Kısım: Kralın Dönüşü (The Lord of The Rings Third Part: The Return of the King)

J.R.R. Tolkien, Metis Yayınları


Üç Yüzük göğün altında yaşayan Elf Kralları'na
Yedisi taştan saraylarında Cüce Hükümdarlar'a
Dokuz Yüzük Ölümlü İnsanlar'a, ölecekler ne yazık
Bir Yüzük gölgeler içindeki Mordor Diyar'nda
Kara tahtında oturan Karanlıklar Efendisi'ne
Hepsine hükmedecek Bir Yüzük, hepsini o bulacak
Hepsini bir araya getirip karanlıkta birbirine bağlayacak
Gölgeler içindeki Mordor Diyarı'nda


Tolkien'in Yüzük destanının finalinde, 2 koldan devam ediyor serüven. Karanlık Lord'un ork ve Uruk orduları ile Rohirrim ve Gondor savaşçıları; Pelennor Çayırlarında Orta Dünya'nın kaderini değiştirecek büyük muharebede karşı karşıya geliyorlar. Aragorn, doğuştan hakkı olan krallık yetkisiyle umulmadık bir müttefik ordu getiriyor destek için. Beri yandan; Frodo ile dünyanın en fedakar arkadaşı Sam Gamgee'nin Mordor'a ölümcül yolculukları sona ermek üzere. Sauron'un gözü GüçYüzüğünü takip etmekte ve hobbitler artık yolculuğun en son ve en zorlu kısmındalar.

Herşeyin biteceği esnada ise ufukta kartallar beliriyor.

Muazzam bir klasiğin unutulmaz finali Kralın Dönüşü. Muhakkak tekrar okumak gerekmekte.

Yol hiç bitmez, uzar gider
Başladığı kapıdan
Az gittik, uz gittik, vardık uzağa
Ama artık başkası devam etsin yola!
Başlasın yepyeni bir yolculuk
Ama ben yorgun bacaklarımla
Döneceğim ışıklı hana
Dinlenip akşam uykumu almaya.



20 Ağustos 2013 Salı

Yüzüklerin Efendisi 2.Kısım: İki Kule (The Lord of The Rings Second Part: The Two Towers)

J.R.R. Tolkien, Metis Yayınları


Üç Yüzük göğün altında yaşayan Elf Kralları'na
Yedisi taştan saraylarında Cüce Hükümdarlar'a
Dokuz Yüzük Ölümlü İnsanlar'a, ölecekler ne yazık
Bir Yüzük gölgeler içindeki Mordor Diyar'nda
Kara tahtında oturan Karanlıklar Efendisi'ne
Hepsine hükmedecek Bir Yüzük, hepsini o bulacak
Hepsini bir araya getirip karanlıkta birbirine bağlayacak
Gölgeler içindeki Mordor Diyarı'nda


Bir kere okumaya başlayınca tabii ki insan duramıyor, Yüzük Kardeşliği biter bitmez İki Kule'yi okudum hemen.

Yüzük Kardeşliği artık bölünüp dağılmış ve maceraları iki hatta üç ayrı koldan takip ediyoruz. Minik hobbitler Merry ile Pippin; ormanlarda yaşayan kadim ağaç çobanları entler ile beraberler. Frodo ile Sam; Mordor'a doğru ölümcül yolculuğa devam ediyorlar. Aragorn, Legolas ve Gimli ise o harika Rohirrim ile omuz omuza veriyorlar. Rohan ülkesinin atlı süvarileri onlar. Yeni kahramanlar katılıyor maceraya, Rohan kralı Théoden, güzel ve yiğit Eowyn, korkusuz Eomer... İnsan ırkını Orta Dünya'dan silmeye kararlı Sauron'un orklar ve uruklardan oluşmuş korkunç ordusuna karşı Miğfer Dibi'nde ilk savaşa girişiyor kahramalarımız.

Harikulade bir roman.


19 Ağustos 2013 Pazartesi

Yüzüklerin Efendisi 1.Kısım: Yüzük Kardeşliği (The Lord of The Rings First Part: The Fellowship of The Ring)

J.R.R. Tolkien, Metis Yayınları


Üç Yüzük göğün altında yaşayan Elf Kralları'na
Yedisi taştan saraylarında Cüce Hükümdarlar'a
Dokuz Yüzük Ölümlü İnsanlar'a, ölecekler ne yazık
Bir Yüzük gölgeler içindeki Mordor Diyar'nda
Kara tahtında oturan Karanlıklar Efendisi'ne
Hepsine hükmedecek Bir Yüzük, hepsini o bulacak
Hepsini bir araya getirip karanlıkta birbirine bağlayacak
Gölgeler içindeki Mordor Diyarı'nda


Nihayet kitaplığımda belki 15 senedir sararıp solan Yüzüklerin Efendisi'ni okumuştum sevgili dostlar. Çok mutluyum.

Kitabım 1998 tarihli ikinci basım. Üç cilt takım olarak babam almıştı bana, Orta Dünya haritası hediyeli; kitapların içinden de ayraçlar çıkmıştı. Kitabı okumak üzere ilk kez elime aldığımda hani o hobbitleri, pipo otlarını; yazarımızın yarattığı Orta Dünya mitolojisinin önceki çağları hakkında bilgi veren o destansı önsözü okuyabildim mi anımsamıyorum. Bildiğim tek şey Bilbo Baggins'in doğumgünü kutlamasından ileri gidemediğimdi. Sonraki senelerde kitabı okumak için defalarca teşebbüs ettim ama Çıkınçıkmazı'nda oturan Bilbo Baggins dedin mi içime basan sıkıntı kitabı okumamı engelledi, inanılır gibi değil, kesinlikle ilerleyemiyordum sayfalarda.

Yıllar sonra meşhur filmler piyasaya çıktı. Filmleri de izlemedim, eğer izlersem kitapları hayatta okuyamam diye düşünüyordum. Bu esnada bütün sülale benim kitapları hatmetmiş; ben okumadan eskimişti Yüzükler üçlemesi.

Aradan aylar yıllar geçti, filmler bile eskidi. Birkaç ay önce canım Sittirella benden söz aldı, filmleri muhakkak izleyeceğime dair. Ve en karşı koyamayacağım şey, film uyarlaması oyunlarına bayıldığım Lego, Yüzükler'in oyununu yayınladı. Temmuz ayında Steam'deki yaz indirimden oyunu aldım. Ve baştan sona oynayınca nasıl bir şey kaçırdığımı yavaş yavaş anlamaya başladım. Bir kere bu bir yol macerası idi, en sevdiğim türden. Sonunda oturdum ve filmleri seyrettim. Ve Yüzük Kardeşliği kitabını bu kez sonuna dek okumak üzere elime aldım.

Yüzük Kardeşliği, Tolkien'in kurguladığı bir mitoloji, sanırım fantastik edebiyatın temel taşı. Bir Orta Dünya efsanesinden yola çıkıyor, güç yüzükleri efsanesinden. Ve tüm yüzüklere hükmedecek, Tek Yüzük'ün kaderini anlatıyor. Bu yüzüğü Karanlıklar Efendisi Sauron yapmıştır ve yüzük beklenmedik şekilde kendi halinde bir hobbit olan Bilbo'nun eline geçer. Bilbo yüzüğü yeğeni Frodo'ya miras bırakıp Hobbitköy'den ayrılır. Fakat Karanlıklar Efendisi tekrar uyanmış, Mordor'daki kalesine geri dönmüştür. Orta Dünya'da insan çağını yoketmeye kararlıdır. Onu ortadan kaldırmanın tek yolu Hükmeden Yüzük'ü yoketmektir. Yüzük sadece Mordor ateşlerinde eritilerek yokedilebilir. Böylece Orta Dünya halklarından bir grup, Mordor'a doğru sayısız maceralarla dolu bir seyahate koyulurlar. İşte bu Yüzük Kardeşliği'dir : Yüzük taşıyıcısı Frodo Baggins, kadim büyücü Gri Gandalf, Arathorn oğlu Aragorn, Boromir, Elf halkından okçu Legolas, Cüce halkından baltalı Gimli ve Shire'lı 3 hobbit: Samwise Gamgee, Peregrine Took, Meriadoc Brandybuck. Kahramanlarımız Orta Dünya'yı baştan uca katederek Mordor'a ulaşmaya çalışacaklardır.

Kitabı bu kez o kadar zevkle okudum ki anlatamam. Yine de, Frodo ve hobbitler'in Bree'ye gelerek handa Aragorn ile karşılaştıkları kısıma kadar biraz sıkıcı gitti. Ondan sonra ise su gibi aktı. Öncelikle filmleri izlemiş olmam, kitabı gözümde canlandırmaya çok yardım etti. Tabii kitap ile film arasında epeyce farklar var. Fakat filmlerin iyi kotarıldığını düşünüyorum.

Yüzük Kardeşliği defalarca okunası nefis bir klasik fantastik kurgu. Sonunda okuyabildiğim için gerçekten çok mutluyum:)



18 Ağustos 2013 Pazar

Dresden Dosyaları 1.Kitap - Fırtına Büyücüsü (Storm Front)


Jim Butcher, İthaki Yayınları

Çeviri : Ulaş Apak


Harry Dresden - Büyücü
Kayıp eşyalar bulunur. Paranormal soruşturmalar.
Danışma. Tavsiye. Makul Fiyatlar.
Aşk İksirleri, Bitmez Tükenmez Servetler, Partiler ya da Diğer Eğlenceler İş Kapsamı Dışındadır.


Kahramanımızın adı Harry Blackstone Copperfield Dresden. Üç büyük büyücünün ismini vermiş babası ona. (Harry Potter değil, Harry Houdini, Harry Blackstone, David Copperfield) Yıllarca eğitim görmüş, oldukça yetkin bir büyücü o. Bir ofisi bir de cüppesini giyip iksir kaynattığı dairesi var. (Büyücülerin cüppe giymesinin sebebi laboratuvarların soğuk olması imiş meğersem).  İksirlerde takıldığı zaman Google'a değil bir kafatası Bob'a soruyor. Bob yüzyıllardır varolan bir hava ruhu ve kafatasında yaşıyor. İşi de bilgileri hatırlamak. Tabii bir de Harry'nin bacaklarına yatıp uyuyan tombilik kedi Mister var.

Harry zaman zaman dışarıdan aldığı işler ama çoğunlukla Chicago Emniyet Teşkilatı'nın Özel Soruşturmalar bölümüne danışmanlık yaparak geçiniyor. Bölümün müdürü Karrin Murphy; Harry'nin büyücü olduğuna ve paranormal olaylara inandığı için onunla beraber çalışıyor. Diğerleri çoğunlukla ciddiye almıyorlar Harry'i.

Karin Harry'i hikayemizin başında olay yerine çağırdığında büyücümüz oldukça sarsılıyor. Belli ki çok kuvvetli bir büyü ile kalpleri patlatılarak çıkartılmış 2 ceset var. Böylece işin içine giren Harry, Karrin'in hoşuna gitse de gitmese de; kendi yöntemleri ile çalışmaya başlıyor dava üzerinde.

Vallahi bayıldım ben bu seriye, iyi ki idefix'den 3'lü seti indirimdeyken almışım. Harry'nin büyü, büyücüler, elfler, periler hakkında anlattıkları; sanırım seri boyunca parça parça öğreneceğimiz geçmişi, Karrin ile dostluğu, Kafatsı Bob ile muhabbetleri çok zevkli. Cinayet davası da büyüyle çözülüyor. Daha ne isterim.

Büyücüleri seviyorsanız kaçırmayın derim:)



17 Ağustos 2013 Cumartesi

İki Karavan (Two Caravans)

Marina Lewycka, Everest Yayınları


İki Karavan, İngiltere'deki bir grup göçmenin hikayesini anlatıyor. Kahramanlarımız York bölgesinde çilek toplayıcısı olarak çalışan kadınlar ve erkekler. İki karavanda kalıyorlar. Olayları birkaç karakterin gözünden izliyoruz. Zengin bir İngiliz lordu ile evlenmek hayalleri kuran gencecik güzel Ukraynalı Irina, onun fakir vatandaşı Andriy; Afrikalı Emanuel ve bir köpek. Hikayede köpek de zaman zaman anlatıcılığı üstleniyor. Böylece Irina ile Andriy'in anlatıları; Emanuel'in mektupları; köpeğin kısacık içsesi ile hikayeyi takip ediyoruz. Kahramanlarımız çilek tarlasından ayrıldıktan sonra peşlerindeki mafyadan kaçarken trajikomik maceralar yaşıyorlar. Ama hepsi hem gerçekçi, hem dokunaklı hem de insanı güldürüyor.

Pek tatlı, değişik bir kitaptı İki Karavan. Ah, hele o Köpek yok mu o Köpek :) Çok sevdim:)