16 Eylül 2012 Pazar

Hiç Kimse Sıradan Değildir (I Am The Messenger)

Markus Zusak, Martı Kitabevi

Kitap Hırsızı isimli nefis romanıyla kalplerde taht kuran Markus Zusak, bir anda popüler olunca eski kitapları da yayınlanmaya başladı sanırım. Hiç Kimse Sıradan Değildir yazarın 2002'de yazdığı bir kitap. Kitap Hırsızı'nı ise 2005'de yazmış. Geçen sene çıkması beklenen ama sonra çıkışı bilinmeyen bir tarihe ertelenen en son romanı Bridge of Clay (Kilden Köprü?) ne zaman basılır, bize gelir mi, ne zaman gelir, bilemem.

Kısaca HKSD diyeceğim kitabımız genç Ed Kennedy'nin hikayesini anlatıyor. Delikanlının ağzından yazılmış kitapta, yazarımızın aşina olduğumuz sapsade üslubu, kısa cümleleri ile karşılaşıyoruz. Belki Kitap Hırsızı kadar şiirsel değil, yine de dokunaklı ve sevimli buldum bu bir çırpıda okuduğum romanı.

Ed Kennedy, varoş bir mahallede, leş kokulu, kahve düşkünü ihtiyar köpeği Kapıcı ile yaşıyor. (Hikayede en sevdiğim unsurlardan biri bu canım köpek). Arkadaşları pintoş Marv, tembel Ritchie ve güzel Audrey ile bankaya gittikleri sıradan bir günde, Ed, beceriksiz bir banka soyguncusunu yakalatmayı beceriyor. O günden sonra hayatı değişecektir Ed'in. Posta kutusunda bir iskambil kartı bulur: Karo Ası. Kartta 3 adres yazılıdır. Bunlar, esrarengiz biri tarafından Ed'e verilecek görevlerin ilk grubudur. Ed adreslerde kimlerin yaşadığını ve görevlerinin ne olduğunu keşfetmek zorundadır.

Kitabı sevdim, hızla okudum. Zaten gayet rahat okunan bir kitap. O "kaybetmiş" gençlerin yaşamlarında, Ed'in görevleri gerçekleştirdiği sürece başına gelenlerde dokunaklı bulduğum yerler oldu. Herşeyden öte, o mahalle, Ed'in evi, mutfağı, verandası, arkadaş grubuyla iskambil partileri hep capcanlı bir şekilde gözlerimin önünde canlandı. Yanlarına gidip muhabbetlerine katılmak, yaşlı köpeğe kahve ikram etmek istedim:) Bu yazın sevdiğim kitaplarından oldu HKSD.

Markus Zusak'ın gelecek kitabını bekliyorum.



3 Eylül 2012 Pazartesi

Sevgili Düşmanım (Dear Enemy)

Jean Webster, Notos Kitap

Sevgili Düşmanım hakkında yazabilmek için öncelikle Jean Webster'in meşhur romanı Daddy Long Legs - Uzun Bacaklı Baba'dan bahsetmem gerekiyor, çünkü kitabımızın öncülü, kahramanlarımızla tanıştığımız ilk macera o.

Uzun Bacaklı Baba romanı ve bu romandan esinlenerek yapılan animesi Judy ve Uzunbacak benim için çok önemli, orta sondan beri kullandığım takma adım, sevdiklerimin beni çağırırken kullandıkları isim, blog alemlerindeki kimliğim, hepsi Uzunbacaklı Baba'dan geliyor : Judy Abbott.

Güzelim ciltli Daddy Long Legs kitabım

Daddy Long Legs yıllar önce dilimize "Örümcek Dede" ve "Leylek Dede" isimleri ile çevrilmiş.  İkisini de uzun uğraşlar sonucu ödünç bulup okumuş idim, çok uğraşmıştım çünkü o zamanlar internet yoktu, gittigidiyor'dan eski kitapları bulamıyorduk:)) Kitaplardan birinin dili çok eski idi, anlamamıştım zaten. Sonra aradan yıllar geçti ve Amazon'dan alışveriş yapabildiğimiz yıllarda Daddy Long Legs ile onun devamı olan Dear Enemy'i edinme şansım oldu. Nihayet ilk kitabın modern baskıları da yapıldı:




Uzun Bacaklı Baba, yetim Jerusha'nın hikayesidir. Yetimhanenin mütevelli heyetinden esrarlı bir adam; Jerusha'nın yazdığı makaleyi çok beğenir ve eğitim alması için kızı koleje göndermeyi üstlenir. Adam Jerusha'nın her türlü masrafını karşılayacak ancak kimliği kesinlikle gizli kalacaktır. Jerusha, kolejde hayatla tanışır, adını Judy olarak değiştirir (işte bu ben oluyorum:))) Hiç tanımadığı, sadece uzayan gölgesini görüp "Uzunbacak" adını verdiği gizemli koruyucusuna mektuplar yazarak kolej yaşamını, derslerini, karşılaştığı zorlukları, oda arkadaşları Sallie ve Julia ile maceralarını anlatır. Kitabımız zaten bu mektuplardan oluşmakta ve Judy'nin ayakları üzerinde durma, bağımsız olma mücadelesini anlatmaktadır.

Asıl konumuz olan Sevgili Düşmanım'a gelecek olursak; daha önce Türkçe'sini okumamıştım, geçmişte basılıp basılmadığını da bilemiyorum. Notos Kitap 2008'de yayınlamış Sevgili Düşmanım'ı. Ben de bir kere daha severek okudum.

Sevgili Düşmanım, Judy'nin kolejdeki oda arkadaşı, biricik dostu Sallie McBride'ın hikayesi. Sallie koleji bitirdikten sonra gezip tozup eğlenerek, güzel elbiseler giyip flörtleşerek tatlı bir hayat yaşamayı ummaktadır. Fakat beklemediği bir teklif alır ve sevdiği insanlara söz verdiği için bu görevi istemeyerek de olsa üstlenecektir: Judy'nin büyüdüğü John Grier Yetimhanesi'ni ıslah ederek oradaki 113 yetimin hayatlarını iyileştirmesi gerekmektedir. Sallie, kendine has düşünce tarzı ve yöntemleri ile yetimhaneye bomba gibi düşer. Çocukların doktoru inatçı ve de aksi doktorlar kah didişip kah arkadaşlık ederek var gücüyle çalışmaya başlar ve giderek yetimlere bağlanır. Sallie, sosyete hayatı yaşamak isteyen havai bir kızdan; amacının peşinde kararlıkla koşan, yetimleri için var gücüyle mücadele eden güçlü bir kadına dönüşür. Bu esnada olup bitenleri de Judy'e mektuplarında uzun uzun yazar; kitabımız da bu mektuplardan oluşmaktadır zaten.

Kendi adıma benim için çok çok özel ve hayatımı etkilemiş iki kitaptır, Uzun Bacaklı Baba ve Sevgili Düşmanım. İkisini de ayrı ayrı tavsiye ederim.



1 Eylül 2012 Cumartesi

Ölüm Büyüsü (The Pale Horse)

Agatha Christie, Altın Kitaplar

Kendi halinde yaşayan bir kadın, tuhaf şekilde hastalanır. Öleceğini anlayıp Peder Gorman'ı başucuna çağırır ve ona bazı isimler verir. Peder Gorman evine dönerken öldürülür ancak katil isim listesini kaderin bir cilvesi yüzünden bulamamıştır. Polis isimlerin sırrını çözmeye çalışırken yolu zekice rastlantılar sonucu bu olayla kesişen kahramanımız Mark Easterbrook da kendi çapında bir dedektiflik araştırmasına başlar. Mark'ın araştırması onu civardaki Kır At isimli antik eve götürür. Evde oturan tuhaf tavırlı üç kadın cadı olduklarını ve kara büyü ile insanları öldürebileceklerini ileri sürmektedirler.

Ölüm Büyüsü, cadılar, kozmik ölüm ışınları, bilinçaltı gibi yöntemlerden bahseden farklı bir Christie romanı. Aslında kitabı içinde çok sevdiğim Mrs Ariadne Oliver var diye almıştım ama Mrs Oliver küçük bir yan karakter olarak çıkıyor karşımıza sadece. Olaylarla bir alakası yok.

Kitabın anlatımını kopuk kopuk buldum, çeviriyi hiç mi hiç beğenmedim. Ne bileyim "genç ve güzel bir bayandı" denmesi hoşuma gitmedi. Birinci ağızdan anlatılırken birden üçüncü ağıza dönen sonra yine başa geri dönen çevirmen midir yoksa Agatha teyze midir anlamadım.

Benim düşüncem bütün Agatha Teyze külliyatını okumak isteyenlerin okuması gereken bir kitap. Yoksa illa okuyunuz diyemeyeceğim.