22 Şubat 2015 Pazar

Huzursuz Kemikler (The Unquiet Bones)


Melvin R. Starr, Ephesus Yayınları

Çeviri : İlker Sevinç


Cerrah Hugh de Singleton'ın ilk günlüğü.


Huzursuz Kemikler, Ortaçağ İngilteresinde geçen nefis bir roman. Kahramanımız ufak bir arazi sahibi şövalyenin küçük oğlu, dolayısı ile kendisine toprak kalmayacak olan genç Hugh. Hugh avukat veya rahip olmak üzere Oxford'da öğrenim görürken fikir değiştirip cerrah olmaya karar verir ve Paris'te eğitim aldıktan sonra Oxford'a dönerek hasta beklemeye başlar. İşleri kesat giderken, attan düşen Lord Gilbert'i  güzelce tedavi ederek adamın dikkatini çeker. Lord Gilbert, kahramanımızı Bampton köyündeki kalesine çağırır ve köyün hekimi olmasını ister. Böylece kahramanımızın maceraları başlayacaktır.


Hugh, Bampton'a yerleştikten kısa süre sonra, kalenin lağımlarında insan kemikleri bulunur. Herkes bu kemiklerin yakın zamanda kaybolan Sör Robert Mallory'e ait olduğunu düşünürken Hugh karşı çıkar. Böylece Lord Gilbert'ın emriyle kemiklerin gerçek sahibini ve cinayeti kimin işlediğini araştırmaya koyulur.


Kitabı çok sevdim çünkü Ortaçağ'da bir kasabanın işleyişi, insanların gündelik hayatı çok güzel anlatılmış. Kahramanımız sempatik ve olayı en ilkel yollarla çözmeye çalışıyor, doğal olarak elinde başka bir imkan yok. Yazarın dili çok sade ve akıcı, kitabın başlangıcında bulunan Ortaçağ terimleri sözlüğü de çok güzel.

Bu döneme ilginiz varsa özellikle bayılacağınız bir kitap.







8 Şubat 2015 Pazar

O (It)


Stephen King, Altın Kitaplar

Çeviri : Oya Alpar .


Altın Kitaplar, Stephen King'in efsane romanı O'yu "sansürsüz tam metin" diyerek yeniden yayınladı. Kitap tuğla gibi, 1212 sayfa. Bir haftada okudum. Lise çağlarımızda deli gibi okuduğumuz Stephen King kitaplarını bu devasa cildin üçte biri kadardı. Bu kitabın eski basımı 466 sayfa imiş! Yeni basım 1212 sayfa! İnanılır gibi değil! O zaman düşündüm ki, Altın Kitaplar, yıllarca bize kuşa dönmüş, parça pinçik kitaplar okutmuş. Agatha Christie'lerin kısaltıldığını farketmiştik, son yıllarda yeniden basılan Christie'ler daha volümlü. Şimdi de bu çıktı. Üzgünüm ama yıllarca Suveren kardeşlerin tercüme cinayetlerine kurban gitmişiz diye düşünüyorum. Şimdi okuduğumuz kitapların tam basımlarını bekleyip bir daha mı okuyacağız, nedir? Stephen King'in Mahşer romanını da sansürsüz olarak basmış Altın Kitaplar. Yahu daha önce aklınız neredeydi? İnanılır gibi değil dostlar.


Romana gelecek olursam, gerçek bir şaheser olduğunu düşünüyorum. Çok çok özet olarak, Maine'deki Derry kasabasına musallat olan bir kötülüğü anlatıyor romanımız. Yaz tatilinde bu kötülükle savaşan bir grup çocuk, 27 sene sonra tekrar ortaya çıkan O'nu durdurmak üzere bir kere daha bir araya geliyorlar.


Kitap kusursuz bir paralel kurgu ile işliyor. Yani böylesini ilk kez gördüm desem yeridir, adeta bir Francis Ford Coppola filmi gibiydi. Hikayede eş zamanlı olarak 1958 yazında ve 1985 Mayısında olup bitenleri okuyoruz. Her bir karakteri tanıyor, hepsiyle adeta arkadaş oluyoruz. Tempo hiç düşmezken merak duygusunu finale kadar devam ettirmeyi başarıyor yazarımız. Yeni çeviriye gelecek olursak, iyi ama göze çarpacak kadar imla hataları var. Bunu da tercümana değil yayınevine malediyorum. Altık Kitaplar'dan beklemediğim hatalar bunlar.


Sonuç olarak, korku-gerilim edebiyatını sevenlerin kaçırmaması gereken nefis bir eser, ben diğerlerini okuyana dek Stephen King'in en iyi sanırım bu.






2 Şubat 2015 Pazartesi

Son Tanık (The Last Witness)


Glenn Meade, Kırmızı Kedi Yaınevi

Çeviri : Ali Cevat Akkoyunlu


Glenn Meade'i, İkinci Dünya Savaşı döneminde geçen müthiş casusluk ve macera romanları ile sevdim. Sakkara'nın Kumları'nı okudum okuyalı, her kitabını alırım bu yazarın.


Son Tanık'ta günümüze gelip, Bosna Savaşı konusuna eğilmiş Glenn Meade. Dünyaca ünlü konser piyanisti Jan Lane, karısının gözleri önünde suikaste uğrayınca, eski bir savcı olan eşi Carla cinayeti araştırmaya başlıyor. Sonunda bu cinayetin Bosna Savaşı ile ilgili olduğunu keşfediyor. 20 sene önce Avrupa'nın ortasında yaşanmış bu vahşi, kanlı savaşta hiç hatırlamadığı ailesinin de yer aldığını, annesinin gizli günlüklerinden öğreniyor kahramanımız. Annesi Lana'nın kaleminden okuduğumuz kesitler çok çarpıcı. Her sayfayı ara vererek, kahrolarak okudum diyebilirim. Naziler'den sonra dünyanın verdiği sözü tutmaması ve aynı vahşetin tekrarlanması, kuşatma altındaki Saraybosna'da hayatta kalma mücadeleleri, toplama kampında yaşananlar beni mahvetti gerçekten.


Diğer Glenn Meade romanları gibi casusluk ve macera temasına sahip olmasa da, muhakkak okunması gereken bir kitap diye düşünüyorum. Saraybosna'yı asla unutmamak ve insanoğlunun gücün peşinde kendini ne denli kaybedeceğini daima hatırlamak için. Bu arada, Kırmızı Kedi'nin, çeviriyi diğer Meade romanlarını tercüme eden Ali Cevat Akkoyunlu'ya teslim etmesine de 10 puan!







1 Şubat 2015 Pazar

Mucizeleri Saymak (Counting by 7s)


Holly Goldberg Sloan, Domingo Yayınları

Çeviri : Şiirsel Taş



Küçük Willow Chance'in annesiyle babası trafik kazasında ölünce, Willow yeryüzünde yapayalnız kalır. Pek normal bir kız değildir zaten, dahi derecesinde zeki, evin arka bahçesinde kendi botanik bahçesini yetiştiren, küçük tekerlekli bir bavulla dolaşan, bir tanecik olsun arkadaş edinebilmek için Vietnamca öğrenebilen bu kızın tek bir akrabası, bir tane dostu bile yoktur. Ta ki o meşum güne kadar. Willow ve etrafında ona yakın olan herkesin hayatı bu kazadan sonra değişecektir.


Bu küçük kitap adeta masal gibi, pek tatlı ve umut dolu bir dostluk ve sevgi öyküsü anlatıyor. Renkli karakterlerle dolu : Taksi şoförü Jairo, küçük Vietnamlı Mai ve annesi ile erkek kardeşi, kaybeden insan Dell Duke... Hepsini çok ama çok sevdim. Bir nevi büyülü gerçeklik romanı, iyilik yap iyilik bul tadında bir hikaye anlatan, pozitif enerji yüklü bir kitap.