31 Mart 2013 Pazar

Bülbülü Öldürmek (To Kill A Mockingbird)

Harper Lee, Altın Kitaplar

Bülbülü Öldürmek, edebiyat tarihinin efsanevi kitaplarından biri. Başrolünde Gregory Peck'in oynadığı filmi izlemiştim, keşke filmi izlemeden önce kitabı okumuş olsaydım diye düşündüm. Film iyi güzel ama, kitabın o büyülü havasını veren bir sürü detayı atmak zorunda kalmışlar haliyle.

Kitabın büyüsü bence şu: Küçük kız çocuğu Scout'ın ağzından anlatılan olayları okurken, anında çocukluğunuza dönüyorsunuz. İnanılır gibi değil, sanki ilkokuldayım, o bitmek tükenmek bilmeyen yaz tatili başlamış. Tozlu ve sıcak mahallede koşturarak oyunlar oynuyorum. O kadar enfes yazılmış bir kitap Bülbülü Öldürmek. Şiir gibi akıp gidiyor.

Scout ve abisi Jem, avukat babaları Atticus ile Amerika'nın güney bölgesinde ufak Maycomb kasabasında yaşamaktadırlar. Kölelik yıllar önce kaldırılmış ama siyahlara karşı ırkçılık özellikle güneyde hiç bitmemiştir. Scout ve Jem, hayalgüçlerini alabildiğine kullandıkları oyunlar oynarlar, merakla dış dünyayı izlerler. Babaları beyaz bir kadına tecavüz etmekle suçlanan bir zencinin savunmasını üstlenince gerçek hayatla yüzyüze geleceklerdir.

İşte Scout bize, Jem ile oynadıkları oyunları, kavgalarını, büyüme sıkıntılarını,  babaları ile harikulade ilişkilerini, Maycomb kasabasında yaşayan tipleri anlatırken yavaş yavaş bir bulut gibi dava çöküyor olaysız günlerin üzerine. Dava meselesi kitapta olaylara çok güzel yedirilerek anlatılıyor. Filmde ise filmin ilk yarısı çocuklar, ikinci yarısı salt dava üzerine idi sanki. Kitap öyle değil. Scout ve Jem'in yaşadıkları birkaç yazı okurken davayı ve etrafında gelişen olayları da okuyoruz. Ama ayrı bir konu gibi değil, hayatlarının bir parçası olarak.

Yıllar boyu defalarca okunacak bir kitap. Sanırım çocuk olmak, büyümek, vicdan ve ırkçılığa dair yazılmış en güzel eser. Harikulade.


30 Mart 2013 Cumartesi

Ölülerle Konuşmak (Talking to the Dead)

Harry Bingham, İthaki Yayınları

Bir Fiona Griffiths macerası.

Kahramanımız Fiona, Galler bölgesinde yaşayan acemi bir dedektif. Fiona yıllar önce hastalanmış ve tuhaf bir psikolojik dengesizliği var. Ağlayamıyor, o anda hissettiği duyguyu tanımlayamıyor. Korku mu? Aşk mı ? Heyecan mı? ... bilemiyor. Ayrıca panik atak krizleri geçiriyor.

Bütün bunalımları ile Fiona, ilk cinayet davasında çalışmaya başlayınca dengesi iyice sarsılıyor. Üstelik Fiona'nın kendine has yöntemleri var, bazen başına buyruk çalışıp, kimseye haber vermeden, tuhaf ipuçları peşinden koşabiliyor. Böylece başını iyice derde sokmaktan kurtulamıyor.

Kitap Fiona'nın acayip ruh hali ve cinayet davası üzerine kurulu. Olaylar gayet gerçekçi ilerliyor, İngiliz polis teşkilatı öyle süpersonik icatlar, muhteşem kahramanlar olmadan, hakiki polisler gibi dava üzerinde çalışıyorlar. Fiona ise ayrı bir alem. Bu kahramanı çok sevdim. Hatta kitaptan birazcık sıkılmama rağmen, Fiona sevgisiyle hiç bıkmadan okuyup bitirdim. Sadece normal insanlar gezegeninde yaşamak, aşık ve mutlu olmak isteyen bu dertli kızın başına neler geleceğini öğrenmeyi çok isterdim. Şimdi hevesle ikinci Fiona macerasını beklemekteyim.

Fazla aksiyonlu bir macera olmadığından birazcık, azıcık sıkıcı gelebilir kitap. Ama öyle salt psikolojik bir roman da değil kesinlikle. Ben sevdim.




17 Mart 2013 Pazar

Bir Tuhaf Turta Davası (The Sweetness At The Bottom Of The Pie)

Alan Bradley, Domingo Yayınları


Bir Flavia De Luce macerası.

1950 yazı... Flavia; babası ve iki ablası ile İngiltere kırsalında, atalardan kalma Buckshaw malikanesinde yaşamaktadır.Onbir yaşındaki kahramanımızın en büyük tutkusu kimyadır ve malikanenin kimsenin pek yanaşmadığı kanadındaki dedelerinden birinden kalmış laboratuvarda, bir sürü deneyler yapmakta; ilginç zehirler kaynatmaktadır.

Bir sabah mutfak kapısının önünde, gagasının ucuna takılmış bir pul ile ölü bir kuş bulurlar. Hemen ertesinde, Flavia bahçedeki hıyarların içinde yatan bir ceset keşfeder. Ama hiç korkmamıştır, aksine bu işleri alabildiğine ilginç bulmaktadır cesur Flavia. Polisler malikaneye gelip araştırma yapmaya başladıklarında, Flavia da bisikletine atlayıp kasabaya inecek ve kendi soruşturmasını takip edecektir.

Hemen söyleyeyim, bu kitaba bayıldım. Kitap 2009 senesinde basılmış, aslında bir seri imiş ama Domingo diğer Flavia maceralarını 2009'dan beri yayınlamadığına göre o konuda ümidimizi kesmekte fayda var:( Halbuki, Flavia şahane bir karakter, cesur, korkusuz, zeki ve yaşadığı maceralar harikulade eğlenceli. Tabii işin içine İngiliz kırsalı, köhne bir malikane, meraklı kasaba ahalisi gibi klasik öğeler de eklenince, tadından yenmez bir kitap olmuş bu.

Severek tavsiye ediyorum.




10 Mart 2013 Pazar

Nemesis

Jo Nesbo, Doğan Kitap


Jo Nesbo'yu 2 sene önce okuduğum "Doktor Proktor'un Osuruk Tozu" isimli eğlenceli kitabıyla tanımıştım. Meğersem başarılı bir cinai roman yazarı imiş kendisi.

Nemesis, Ejderha Dövmeli Kız ile keşfetmeye başladığımız kuzey polisiyelerinin güzel bir örneği. Bu kez Norveç'teyiz, kahramanımız Harry Hole, beklendiği üzere sorunlu bir dedektif. Aslında Harry Hole bir seri macera yaşamış, Jo Nesbo dokuz tane Harry Hole polisiyesi yayınlamış bugüne kadar. Ben kahramanımızı sevdim, bana uzak ya da tek boyutlu değildi. Kahramanı benimsediğim için de kitaptan keyif aldım diyebilirim.

Nemesis'de, dedektifimiz bir görevlinin öldürüldüğü banka soygunu üzerinde çalışmakta  iken; eski sevgilisinin davetini kabul ederek evine yemeğe gidiyor. Ertesi sabah kendi evinde uyandığında hiçbir şey hatırlamadığını farkedip şaşırıyor. Üstüne bir de sevgilisinin cinayete kurban gittiği ortaya çıkınca Harry her taraftan sıkıştırılmış bir durumda buluyor kendini. Hem banka soygunu cinayetini çözmeli, hem de kendi masumiyetini ispatlamalı.

Kitabın temposu hiç düşmüyor. Bazı karakterleri ile bana "Kuzuların Sessizliği'ni anımsattığını söylemeliyim. Sevdim ben bu kitabı, yazarın diğer maceraları da yayınlanırsa alır okurum.