Gerek sözlükte gerek blog aleminde hezeyanlar yaratan bu kitabı bir süredir merak ediyordum. Maalesef bu Yeşilçam filmlerini aratmayan aşk hikayesi benim içimi sıktı; betimlemeler, saptamalar, iç konuşmalar ve tasvirlerle dolu metin bitmek bilmedi. Sevmedim.
Kitabın başında anlatıcı, adını bilmediğimiz genç bir memur, işsiz güçsüz gezerken bir arkadaşının iyiliğiyle kapağı onun şirketine atıp şirketin Almanca tercümanı Raif Efendi ile tanışıyor. Raif efendi adeta yaşayan ölü gibi bir adam, tepkisiz, heyecansız, sevgisiz. Anlatıcımız, hastalandığı bir gün Raif efendiyi ziyaret edip onunla yakınlaşıyor, gel zaman git zaman Raif'in hastalığı ağırlaşınca anlatıcımızdan işyerindeki eşyalarını istiyor, bu eşyaların arasında bir defter var. Raif efendi Birinci Dünya Savaşı esnasında geçen gençlik günlerini yazmış buraya. Bu noktadan itibaren, Raif efendi anlatıcı oluyor ve hayatını değiştiren olayı ve tüm düşüncelerini okuyoruz onun kaleminden. Raif hastalık derecesinde çekingen, içine kapanık biri. Kadın gibi korkak, utangaç bir genç. Babasıı onu sabunculuk öğrensin diye Berlin'e yolluyor. Raif Berlin'de gezip tozarken bir sergide gördüğü Kürk Mantolu Madonna resmine aşık oluyor. Tesadüfler zinciri sayesinde resimde otoportresini çizmiş olan kadınla tanışıyor: Maria Puder!. Günlerini beraber geçiriyorlar, Raif körkütük aşık, kadın ise onun aşkına inanmadığından kendisinin de aşık olduğunu kabullenmiyor. Ne zaman ki erkeğin aşkına inanıyor, o da kendi duygularını o vakit kabul edebiliyor. Kitabın sonu da Türk filmlerine layık şekilde geliyor. Sayfalar boyu Raif'in içsesiyle yaptığı çıkarımları, saptamaları, tespitleri, bunalımları, zayıflığını, zavallılığını okuyoruz. Nihayet kendisinin lüzumsuz bir adam olduğu tespitini yapıyor da rahatlıyoruz biraz.
Düşüncelerin akışı ve içses üzerinden ilerleyen kitapları sevenlerin bayılacağı bir kısa roman.
o kadar merak ediyordum hevesim kırıldı.
YanıtlaSilhikaye adamın düşünceleri ve saptamaları olarak ilerlediği için ben sıkıldım. daha diyaloglu daha olaylı olsa severdim belkim. ama okumak lazım herhalde, herkes çok beğeniyor ne bileyim.
YanıtlaSilbeğenen de bepenmeyen de osnunda baya tefekkür ediyor diyelim.. Sonuyla sizin dudağınızı büküp sinirinizi tavan yapsa da etrafımızda ki onlarca sessiz insanın da birer alem ve bambaşka alem olduklarını anlma çaısından çok güzel..
YanıtlaSilAşkı ne derece basitleştirdiğimizi ne kadar küçülttüğümüzüü Raif hayatla olan dalga geçmesiyle bize anlatıyor.. okuyun derim. Sabahattin Ali'nin en iyiysidir zaten
bana da sonu çarpıcı gelmedi mesela
YanıtlaSilgenel yorumlara bakarak söylüyorum yani
sonunda hiç şaşırmadım hatta tam düşündüğüm gibi oldu
eee kaç yılın türk filmi izleyicisiyiz, şıp diye biliriz:))) ben bi de adamın terli terli paltosunun önünü açıp yürümesine çok kızmıştım, hala aklıma geldikçe kızarım:)))
YanıtlaSilahahahaha kahkahayla güldüm valla
YanıtlaSilLOL =))))
ikisi de yürümüştü Raif bey de ilk baştaki de
sen hangisine kızdın bebeiimm
ahahahah Raif'e kızdım , beceriksiz bi baltaya sap olamadı ya, üstüne bi de paltosunun önünü açıyo, valla kızdım yani:)))
YanıtlaSil