19. yüzyılın sonları. Genç İngiliz avukat Jonathan Harker, firmasını temsilen Transilvanya'ya seyahat etmektedir. Burada Kont Dracula adında birinin Londra'nın çeşitli semtlerinden aldığı mülklerin satış işlemlerini tamamlayacaktır. Jonathan dünyanın en batıl bu topraklarında uğursz bir yolculuktan sonra Dracula şatosuna ulaşır. Şatonun efendisinin tuhaflıklarını farkettikten sonra şatoda esir olduğunu anlar. Kontun ölümüne sadık çingeneleri ise şatonun toprağını kutulara doldurmaktadır. Bu kutular gemiyle İngiltere'ye gideceklerdir. Jonathan şatonun şapelindeki tabutları görüp gece de 3 şeytani kadının saldırısına uğradıktan sonra şatodan kaçmak için ölümüne uğraşmaya başlar.
Bu esnada kutularca toprak taşıyan esrarlı gemi Londra'ya ulaşır. Gemideki tüm mürettebat ölmüştür. Jonathan'ın nişanlısı Mina bu civarda oturan en yakın arkadaşı Lucy'i ziyaret etmektedir. Lucy'de uyurgezerlik peyda olur ve bilinmeyen bir hastalıktan sararıp solmaya başlar. Lucy'nin doktoru John Seward, Amsterdam'daki üstadı Abraham Van Helsing'i Londra'ya çağırır. Van Helsing, Seward ile Lucy'nin nişanlısı Arthur Holmwood ve Amerikalı dostları Quincey P. Morris, hep beraber Lucy'i ele geçiren bu esrarengiz hastalıkla mücadele etmeye başlarlar.
Dracula klasik bir roman. Her klasik gibi zaman zaman sıkıcı olabiliyor. Bir karakter konuşmaya başladığında sayfalarca sürebiliyor konuşması. Bol bol Viktorya çağının ahlak anlayışı üzerine dem vurmaları da cabası. Kahramanlarımız uzun süre neyle karşı karşıya olduklarını anlayamıyorlar, bu yüzden olayların heyecanlı noktaya gelmesi uzuyor da uzuyor. Kitabın günümüz zevkine uyması için biraz daha tempolu olması, azıcık kesilip biçilmesi gerekiyormuş sanki. Tabii 1897 yılında yazılmış ve efsane olmuş bir roman için bunu söylemek terbiyesizlik sayılabilir. Ama ben romanı okurken böyle hissettim. Hele finalde artık sayfalar geçmek bilmedi, bu bölümde biraz daha tempo şarttı. Finalde ise herşey 2 satırda olup bitiverince biraz sinir oldum.
Kitapta olaylar kahramanlarımızın ağzından anlatılıyor. Jonathan Harker'ın günlük yazıları, Mina'nın güncesi, Van Helsing'in notları, Doktor Seward'ın kayıtları üzerinden olayları takip edebiliyoruz.
Kitabın baskısı ise sorunlu. Tercümesi başarılı (Çeviri : Zeynep Akkuş), su gibi akıp gidiyor. Ancak baskıda sayısız yazım ve imla hatası var; dahi anlamına gelen de'nin bitişik yazılması hatası bile var. Baskıya vermeden kimse okumamış mı bu kitabı diye merak ettim doğrusu.
Vampir edebiyatı meraklılarının mutlaka okuması gereken, bu janrın kutsal kitabı olan bir roman. Ama belki yeni ve düzeltilmiş bir baskısını beklemekte fayda var.
bende dracula'nın çizgi roman setini sipariş ettim aslıcım.efsaneye geri dönüş yapıcam çok yakında :)))
YanıtlaSilhangi çizgi roman o ? ben NTV yayınlarının çizgi romanını okudum ama pek sevmemiştim.
YanıtlaSilbu aslıcım..
YanıtlaSilhttp://www.okuoku.com/tr/dracula-2-kitap-bir-arada-bram-stoker-pid84563.html
evet bu.
YanıtlaSilsen 1992 yapımı filmi izlemiş miydin? en mükemmel uyarlama o gerçekten. belki bin kere izlemişimdir, şahane bir film.
izlemedim aslı ya:/ bu akşam bakıcam netten.bulursam izler,blogda yazarım ;))
YanıtlaSil