16 Ocak 2011 Pazar

Tarihçi (The Historian)


Elizabeth Kostova, İnkılap Yayınevi

Çeviri : İdem Erman



Tarihçi'yi okumaya başladığımda, daha ilk sayfalarında kitaba yapıştım, kitabı bitirene kadar her gece uykusuz kalmayı göze aldım, roman adeta beni kendine esir etti. Her gün işyerinde akşam olsun eve gideyim de bayılana kadar Tarihçi'yi okuyayım diye saatleri saydım. Son derece lezzetli, tarihle macerayı birbirine katıştıran bu kadar  meraklı bir romanı epeydir okumamıştım.


Kitabımızın anlatıcısı, ismini öğrenemediğimiz bir  genç kız. 1970'li yıllarda, babasının kütüphanesinde acayip bir kitap buluyor, sayfaları bomboş ama ortasında ürkütücü bir ejderha baskısı var kitabın. Babası Paul ile  Avrupa şehirlerini gezerken yavaş yavaş kitabın hikayesini ve babasının 20 yıl önce başına gelenleri öğrenmeye başlıyor. Bu kitabı Paul üniversitede iken bulmuştur. Danışman öğretmeni Profesör Rossi'ye kitabı gösterince, profesörde de aynı kitaptan olduğunu öğrenmiştir. Rossi korkunç bir sır vermiştir Paul'e : Voyvoda Tepeş, kazıklı voyvoda olarak anılan Prens Vlad hala yaşamaktadır! Rossi ortadan kaybolunca Paul ondan geriye kalan mektupları takip ederek, güzel antropolog Helen ile Dracula'nın peşine düşmüştür.


Paul bu serüveni anlatırken aynı Rossi gibi ortadan kaybolur. Kızı ondan kalan mektupları bulur ve hikayeyi bir babanın kızına yazdığı mektuplardan takip etmeye başlarız. Bir yandan 1950'lerin Avrupasında İstanbul-Macaristan-Bulgaristan'da vampir dehşeti gölgesinde bir arayış, bir yanda 1970'lerde eski maceranın gölgesinde babasını bulmaya çalışan bir kız. Peki ama Dracula gerçekten yaşıyor mudur ve Rossi nerededir?


Paul ve Helen Avrupa'da araştırma yaparken biz de şehir şehir gezeriz onlarla, İstanbul'da Ayasofya'ya onların hayranlık dolu gözlerinden bakarız. Balkan ülkelerinin içiçe geçmiş şaşırtıcı tarihine tanık olur, folklorlarını öğreniriz. Vampirler her daim bu kültürün bir parçası olmuştur. İstanbul'da bile vampirlerden korkulduğunu ve 500 yıl önce birtakım felaketler yaşandığını anlarız. Geçmişteki hikayeyi bizimle beraber öğrenen anlatıcımız ise babasını bulmaya kararlı onun ayak izlerini takip eder.


Oldukça lezzetli; tarihle, seyahat ile dopdolu, gerilimi eksik olmayan bir macera romanı. Çok sevdim. Kitabın Osmanlı tarihinden, Dracula olarak anılan Kazıklı Voyvoda Vlad'ın çağdaşı Fatih Sultan Mehmet'ten; İstanbul'dan, Türkler'den hayranlık ve sevecenlikle söz ediyor oluşu ise kitabı sevmemde ayrı bir faktör oldu.



6 yorum:

  1. Güzel bir kitaba benziyor... Bu arada Yürüyen Şato ve Uçan Şato'yu aldım, elimdeki bitince okuyacağım :)

    Yeni teman daha iyi olmuş güle güle kullan... :)

    YanıtlaSil
  2. uçan şato'yu çok merak ediyorum, ilk alınacaklar listemde:) temayı ben de çok sevdim, eski kitaplara bayılırım zaten:)

    YanıtlaSil
  3. öyle bir övdün ki çatlarım okumazsam :)))

    YanıtlaSil
  4. ahahaah geçen gece rüyamda balat'ta dracula avlıyordum naber:)))

    YanıtlaSil
  5. şatoları ben de isterimmm!!!

    ben de Tarihçenin bitmek bilmeyen detaylı tasvilerine takıldım =))

    yahuu mektup yazıoyosun alel acele ıcık cıcık herşeyi abartarak anlatmış, bütün heycanımı öldürmüştü
    zor bitirdim walla ehehehe

    YanıtlaSil
  6. Euphoric'cim senin Tarihçi yazın harikaydı , çok güzel yazmıştın o detay mevzusunu bayılmıştım :))))

    YanıtlaSil

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.