30 Kasım 2011 Çarşamba

Sekiz (The Eight)

Katherine Neville, Pegasus Yayınları


782... Fransa kralı Şarlman'a, barselona'nın müslüman valisi İbn-el-Arabi'den bir hediye gelir. 8 Mağripli'nin eşlik ettiği; altın ve gümüşten yapılma kadim bir satranç takımıdır bu hediye. Afrika çöllerinde ortaya çıkmış, kaynağını en eski efsanelerden alan; göçebe kabilelerin, Bedevilerin ve Tuareglerin ve büyük Arap filozoflarının vakıf olup içine işledikleri bir sırra sahiptip bu satranç takımı. Takımın gücünden korkan kral, sarp dağların tepesine Montglane Manastırı'nı inşa ettirir ve takımı buraya gömdürür.

1789... Fransa'da ihtilal zamanı... Bin yıldır Montglane Manastırı'nda yatan takımın gün ışığına çıkma zamanı gelmiş, oyun tekrar başlamıştır. Manastırın başrahibesi asırlardır manastır yöneticilerinin gizlediği sırrı rahibelerine açar ve takımın parçalarını kadınlara dağıtarak hepsini uzaklara yollar. Böylece ihtilalcilerin takımı ele geçirip kötücül amaçları uğruna kullanmalarını engellemeye çalışmaktadır. 8 tane taşı saklayan genç rahibe adayı Mireille, Paris'te ihtilalin ve onun mimarlarının tam ortasında kalacak ve beklenmedik olaylar sonucu satranç takımına gücünü veren esrarı öğrenmek için inanılmaz bir yolculuğa çıkacaktır.

1973...  New York'da yılbaşı gecesi, genç mühendis Catherine dostlarıyla yemek yerken yanına yaklaşan falcı kadın Cat'i tehlikede olduğunu söyleyerek uyarır. Fransız ihtilalinden yaklaşık 200 yıl sonra taşların gücü birilerini harekete geçirmiş ve Oyun tekrar başlamıştır. Dünyanın 8 büyük finans firmasından birinde çalışan Cat, iş icabı Cezayir'e gitmek ve dünyadaki 8 büyük petrol firmasıyla ilgili bir yazılım hazırlamak zorundadır. Montglane takımının hikayesini öğrenen Cat, maceraya atılır, bulmacaları çözerek satranç tahtasının sırrının doğduğu çöllerde  bu sırrı çözecek formülü aramaya başlar.

Kitabımız baştan sona paralel kurguyla 2 kahramanın hikayesini anlatıyor. 200 yıl önce genç ve cesur Mireille, taşları hayatı pahasına korumaya çalışırken takımın peşindeki güçlü oyuncularla mücadele ediyor. Geçmişte Kardinal Richelieu ve onun ardından filozof Voltaire; ardından alim Newton, sonra Talleyrand ve Robespierre, genç korsikalı Napolyon ve bütün Rusya'nın hakimi Çariçe Katerina, hepsi bu takımın esrarının peşindeler. Farmasonlar, Haşhaşiler, Gül Haçlılar bir zamanlar bu sırrı taşımışlar. Altın oran, felsefe taşı, satranç oyununda at döngüsü, herşey  bu takımla alakalı. Günümüzde Cat, ummadığı şekilde Cezayir'e gidip oyuna katılıyor ve  Montglane takımı arayışına başlıyor. Taşları bulup takımın sırrını kötü adamlardan önce çözmek zorunda. Biz de iki kahramanın maceralarını okurken takımın esrarlı öyküsünü ve formülünü anlamaya çalışıyoruz.

Sekiz eski bir kitap, 1988'de yayınlanmış. İçerdiği konular;  altın oran, farmasonlar, haşhaşilerden bahsetmesi; tarihi hikayelere yer vermesi akla Da Vinci Şifresi'ni getiriyor. İki kitabı karşılaştırmamak mümkün değil.

Dürüst olmak gerekirse, Sekiz'in çok zevk veren edebi bir dili yok, Da Vinci Şifresi kadar sürükleyici olmadığını da söyleyebilirim. Kitabın yarısı Fransa İhtilali ve onu takib eden Terör döneminde geçtiği için tarihi konulardan hoşlanmayanlar sıkılabilir. Fakat dopdolu bir roman Sekiz. Gerçek kişiliklerle gerçeküstü olayları çok güzel birbirine bağdaştırmış. Pek çok konudan başarıyla bahsediyor : insanoğlunun kadim efsaneleri, yeryüzünün mistik olayları, Indiana Jones-vari egzotik maceralar, kum fırtınaları, çöllerin gizemi, esrarengiz topluluklar, bitmek bilmeyen bir hazine arayışı... Bütün bunların üzerinde, sırlarla dolu satranç tahtası ve gerçekte hayatta oynanan bir satranç oyunu var. Oyunda yer alan her kişi bir taş aslında, kahramanımız Cat ise, önemsiz bir piyonken güçlü bir Vezir olmaya giden yolda başına gelen binbir beladan kurtulmaya çalışıyor.

Sekiz oldukça uzun bir kitap, tarihi hikayelerden, efsanelerden ve mistik olaylardan hoşlanıyorsanız okuyun derim. Hiç bitmeyen macera filmi tadındaki aksiyonu da cabası. Ama çok da lezzetli bir edebiyat beklememek lazım, final bölümünü de biraz zayıf bulduğumu söylemeliyim. Yedi yüz küsür sayfa okuduk, sonunda pıt diye çözüldü mesele. Oh!

Olsun, yine de sevdim ben Sekiz'i. Tarihi ve mistik hikayelerden ve hazine avcılığı maceralarından hoşlananlara tavsiye olunur.

"Sır, çöldeki bir kayanın altında değildi. Küflü bir kütüphanede de değildi. Bu göçebe adamların yumuşak bir şekilde fısıldanan hikayelerinin arasına gizlenmişti. Gece kumşlarda ilerleyerek, ağızdan ağza dolaşan sır, ölmekte olan bir ateşin kıvılcımları gibi hareket edip sessiz kumlara dağılıp karanlığa gömülmüştü. Sır, çölün seslerinde gizliydi, halkının hikayelerinde... kayaların ve taşların gizemli fısıltılarında."


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.