4 Mart 2012 Pazar

Yüzüncü Ad, Baldassare'nin Yolculuğu (Le Péeriple de Baldassare)

Amin Maalouf, Yapı Kredi Yayınları

Amin Maalouf'un Semerkant'ını, uzun yıllar kütüphanede bekletip, anca kitap sararıp solduktan sonra okumuş ve kendimden geçmiştim. Yazarın diğer kitaplarını da keşfetmek istedim ve ikinci olarak Yüzüncü Ad'ı okudum.

Yüzüncü Ad, 17. yüzyılda, Osmanlı toprağı Lübnan'da yaşayan, aslen Cenevizli bir adamın, Baldassare Embriaco'nun seyahat güncelerinden oluşuyor. Baldassare, yaşadığı Cübeyl kentinde antika kitaplar ve eşyalar satan tanınmış bir tüccar. Günün birinde mağazasına giren Moskovalı haci Evdokim, ona Yüzüncü Ad kitabından bahseder. Tanrı'nın Kuran'da zikredilen 99. isminden öte, ulu bir yüzüncü adı daha vardır. Bu adın bulunabileceği tek kaynak da, Baldassare'nin varlığına inanmadığı, batıl görüp güldüğü bu kitaptır. Hacı, Baldassare'ye  dünyanın sonunun geldiğini anlatır. Bir sene sonra 1666 yılı, canavarın yılı ve zamanın sonu olacaktır. Bunu durdurmanın tek yolu da yüzüncü adı bulmaktır.

Baldassare bir takım olaylardan  sonra yanına iki yeğeni ve uşağını da alarak, eskiden varlığına inanmadığı bu kitabın peşinde yollara düşer. Bu seyahat onu İstanbul'a, oradan İzmir'e, Sakız Adasına, Amsterdam'a, Londra'ya sürükler. Yol boyu Baldassare karşılaştığı insanları, inançları, düşünceleri defterlerine özenle not alır. Peki ama yolculuktan sonra döneceği yer neresi olacaktır?

Yüzüncü Ad, 17. yüzyılda geçen bir seyahat öyküsü, biraz insanın kendini araması, vatanına dönmesi hakkında diyebilirim. Benim açımdan bir Semerkant çıkmadı. Oldukça yavaş tempolu bir kıtap, öyle egzotik, oryantal bir anlatımı yok. Yarım bırakmadan sonuna kadar okudum. 17. yüzyılda Osmanlı topraklarında ve Avrupa'da uzun ince bir yolda yürüyen Baldassare'nin macerasında kurgu ile gerçek tarihi kişilik ve olayların harmanlanması da güzel olmuş. Yine de çok sevdiğimi söyleyemeceğim. Buna rağmen yazarın kitaplarını okumaya devam edeceğim.


2 yorum:

  1. aslı ben semerkanttan sonra başka kitaplarını okudum en son yüzüncü ad'a başladım çok sıkıldım yarısında bıraktım kitabı en son sarayda uğraşıp durdular sonra izmire mi ne gittiler oralarda kaldım vallahi.kesinlikle tanios kayası ve doğunun limanları daha güzel

    YanıtlaSil
  2. gürültü : ohhh içim rahatladı, sıkıcıydı değil mi:) Tanios'u ve Doğunun Limanları'nı bir de Afrikalı Leo'yu okuyacağım, kararlıyım.

    YanıtlaSil

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.