18 Mayıs 2013 Cumartesi

Cehennem (Inferno)

Dan Brown, Altın Kitaplar


Dan Brown'un son romanı müthiş pazarlama taktikleri ile çılgınlar gibi pompalanırken, ben de bu reklam rüzgarına kapılarak kendimi kitap çıksın diye gün sayarken buldum? Tam Özal çağı, reklamlar çağı çocuğuyum değil mi? Yazarın bir önceki romanı Kayıp Sembol'ü sevmemiştim. Mason Biraderlerin bir çuval para döküp tanıtım için Dan'e bu romanı yazdırdıklarını düşünmüştüm. Cehennem ile yazar eski dünyaya ve Rönsans'ın kalbine dönüş yaptığı için, yine de yeni kitabın daha güzel olacağını düşünerek heyecanlanıyordum.  Bu arada çıkan haberler, sadece seçilmiş bir kaç ülkeden çevirmenin Londra'da bir yere hapsolup 45 günde kitabı kendi dillerine tercüme ettiklerini anlatıyordu. İlginç olan bu grupta Türk çevirmenlerin de bulunmasıydı. Kitap Türkiye'de; Amerika ile aynı gün, 14 Mayıs'ta yayınlanacaktı. Türkiye'de Dan Brown, misal Fransa'dan veya Rusya'da daha mı fazla okunmaka idi? Hayretler içindeydim.

Nihayet Mayıs'ın 14'ü geldi, akşam iş çıkışı koşa koşa eve en yakın D&R'a gittim, kitabı elime aldım ve resmen şoke oldum. Arka kapakta Ayasofya'nın resmi vardı! Kitabın bir kısmı canım şehrim Istanbul'da geçiyordu! Kapaktaki bilgiye göre maceranın büyük finali Istanbul'da yaşanıyor ve esrar burada çözülüyordu.

Eve adeta koşarak geldim, o gece 150 sayfa; ertesi gece bir o kadar daha okudum. Perşembe gecesi ise bir buçuğa kadar oturup kitabı bitirdim.

Cehennem bence öyle ahım şahım, harika bir kitap değil. Da Vinci Şifresi ile Melekler ve Şeytanlar'ın nefes nefese okunan heyecanlı atmosferi, bulmacalarla dolu Indiana Jones benzeri maceraları yok burada. Ama kitabın finalinde tüm canlılığı, kaotizmi ve curcunası ile Istanbul kitaba damgasını vuruyor! Kitabın en güzel yeri Istanbul'da geçen finaliydi bence.

Kahramanımız Robert Langdon son hatırladığında Massachusetts'dedir, gözlerini açtığında ise kendini Floransa'da ufak bir hastanede bulur. Kafasından vurulmuştur, son iki günü hatırlamamaktadır, peşindeki kirpi saçlı, motorlu, dövmeli bir kadın onu öldürmeye çalışmaktadır (Dan Brown, Lisbeth Salander'den mi etkilendi acep?)  Langdon, genç ve güzel doktor Sienna'nın yardımıyla hastaneden kaçar. Emektar Harris Tüvid cekedinin hiç bilmediği gizli cebinde tuhaf bir alet bulur, bu alet Dante'nin İlahi Komedya'da anlattığı Cehennem'im bir tasvirini gizlemektedir ve Robert'in, nedenini anımsamasa da, bu tasvirdeki sırları çözmesi gerekmektedir.

Robert Langdon yanında yine genç bir kadınla, tarihi mekanları geziyor. Bu sefer Floransa, Venedik ve Istanbul sırların bekçiliğini yapıyorlar. Fakat Harvardlı Simgebilim Profesörü olarak tanıdığımız kahramanımızın aynı zamanda Sanat Tarihi (bu anlaşılır)  ve dahi Edebiyat (bunu bilemedim) konularında da üstün bilgisi olduğu ortaya çıkıyor. Kitap boyu bilgilerini konuşturuyor sürekli. Daha doğrusu Dan Brown bizi bilgi bombardımanına tutuyor ve bu sefer misal Da Vinci Şifresi'ndeki gibi değil; kahramanlarımız bildiğin koşa koşa kötü tiplerden kaçarlarken, aksiyonun ortasında durup bize binanın tarihçesini, Dante'nin modern edebiyat üzerindeki etkilerini, İlahi Komedya'nın satırları arasında gizli manaları uzun uzun anlatıyor ve bu bilgileri okumak güzel de olsa; kitabın atmosferini mahvediyor bence. Macera kitabından ziyade Lise 1 ders kitabı tadı var bu kitapta.

Istanbul ise ayrı bir alem. Yazarın şehrimizden bahsetme tarzını sevdim. Allah, ne babalamış ne övmüş sormayın. Yoksa bizimkiler de mi para yedirdi Dan'e kitabında Istanbul'u tanıtsın diye? Aslında burası kitabın başrolünde olmalıydı ya, neyse.  Sonuçta kitap sayesinde şehrin bir sürü insanın ilgisini çekeceği kesin. Dediğim gibi kitabın bu kısmını çok sevdim.

Sonuçta başarısız bir roman bence Cehennem. Dan Brown yeni kitap çıkartırsa hala alıp okurum ama ilk iki Robert Longdon macerası gibi heyecanla, ağzımın suları aka aka okuduğum başka bir romanı olur mu bilemem.

Olmamış, orta verdim. otur!

***Not : Altın Kitaplar cinlik yapıp, İlahi Komedya'nın Cehennem kısmını bastı geçenlerde. Ama ona para vermeyin, ben size, muhteşem Rekin Teksoy çevirisi ve harikulade baskısı ile ile Oğlak Yayınları'nın kutulu 3 kitaplık setini öneriyorum. Yıllar önce babam hediye ettiğinde Cehennem'i okumuştum. Gerçekten çok etkileyici idi. Araf'ta sıkılınca kitabı yarım bıraktım ama olsun. En güzeli Cehennem zaten:)



2 yorum:

  1. Bildiğin hevesim kaçtı şuan Aslıcım :( oysa bende çok sabırsızdım bu kitap için ama yinede okuyacağım tabi çok büyük beklentim olmadan cık cık cık:(

    YanıtlaSil

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.