11 Kasım 2012 Pazar

Monte Cristo Kontu (Le Comte de Monte-Cristo)

Alexandre Dumas, İthaki Yayınları

Aysen Altınel'in tam metin çevirisi, 1042 sayfa.


İthaki Yayınlarının eşsiz tam basım Monte Cristo çevirisini yıllardır okumak istiyordum. Sonunda bir fırsattan faydalanıp bu efsane romanı edindim. Önce babam okudu kitabı, hala anlata anlata bitiremiyor. Çünkü bu versiyon gerçekten önceden karşılaştıklarımız gibi değil. Misal benim ilk okuduğum versiyon Timaş Yayınlarının tıraşlanmış ve epey tutucu bir dille çevrilmiş olan haliydi. Bu noktada söyleyebileceğim tek şey şudur : Monte Cristo Kontu'nu okumak istiyorsanız, sadece ve sadece İthaki'nin tam metin çevirisini okuyunuz, diğerleri Monte Cristo değil çünkü.

Alexandre Dumas'nın bu klasik eseri, benim en sevdiğim roman olan Üç Silahşörler ile beraber yazarımızın en meşhur, en sevilen eserlerinin başında geliyor. Dostluk, kahramanlık, saray entrikaları gibi gibi daha aydınlık temalara sahip olan Üç Silahşörler'e nazaran; Monte Cristo Kontu çok daha karanlık ve tehlikeli bir atmosfere sahip. Çünkü insanoğlunu en çok yaralayan ihanet duygusu ve kalbi en karartan intikam ateşi bu devasa romanın ana temasını oluşturuyor. 

Genç, dürüst, aşık gemici Edmond Dantes; onu kıskanan 3 kişinin komplosuna kurban gidiyor, en mutlu gününde uğradığı ihanet onu yeryüzündeki cehenneme; İf Adasında hapse sürgün ediyor. Dantes burada delirebilir, intihar edebilir, yok olabilir.. Ama şans eseri tanıştığı hücre komşusu rahip Faria, Edmond'un hayatını değiştiriyor. Ona umut etmeyi, çalışmayı ve beklemeyi öğretiyor. Edmond'u eğitiyor ve dönüştürüyor rahip Faria.

Yıllar sonra, Paris'de bir elleri yağda, ötekisi havyarda yaşamakta olan hainlerin sosyetik hayatlarına esrarengiz ve alabildiğine zengin bir adam giriyor: Monte Cristo Kontu. Onu kimse tanımamakta, nereden gelip nereye gittiği bilinmemekte, tek bilinen sınırsız, göz kamaştıran serveti ve bu serveti ile elde ettiği büyük kudreti.

Böylece Dantes'in akıl almaz intikamı, hainleri birer birer vurmaya başlıyor. Kitabın özellikle ikinci yarısı alabildiğine heyecanlı ve bence romanı klasik mertebesine çıkartan şu : 1000 küsur sayfalık bu devasa romanın sonuna kadar merak hissimizi koruyor Dumas baba. 1000 küsur sayfanın sonuna kadar heyecan duygusu devam ediyor. Çünkü bu kitapta mesele, intikamın alınıp alınmaması değil, mesele upuzun seneler boyu Edmond Dantes'in ilmek ilmek ördüğü plan, mesele bu planın uygulanma şekli. Biz intikamını aldı mı almadı mı bunu merak etmiyoruz. Nasıl alındı bu intikam, yıllar boyu nasıl kuruldu bu plan, hangi oyunla altedildi her bir hain, bunları öğreniyoruz roman boyunca. İşte bu Alexandre Dumas'nın dehasıdır bence dostlarım. Klasik olmanın, yüzlerce yıl boyunca popüler kalmayı başarmanın sırrı budur. 

Romanımız, zaman zaman Fransız tarihine biraz fazla detaylı değiniyor. Her Dumas romanında gördüğümüz gibi, tarihi kişilikler zaman zaman hikayeye katılıyorlar. O devirlerde sosyete yaşamının nasıl ilerlediğine de tanık oluyoruz. Ana hatlarıyla tabii ki bir macera romanı; esrarlı, karanlık serüvenler, polisiye detaylar, aşk, düellolar, rengarenk karnavallar, kimliği gizli güzeller ve geçmişin günahları ile dolu bir macera hem de. 

Bütün bu etmenler, devasa kitabı bir an sıkılmadan okumamızı sağlıyor. Düşünün, öyle bir roman ki, 1000 sayfa boyunca melodrama kaçma ihtiyacı hissetmesin, ya da seks sahneleri ile doldurmaya çaışmasın sayfaları ve sonuna kadar heyecanla, merakla kendini okutsun. İşte, Monte Cristo Kontu böyle bir roman. Elbette zaman zaman, Monte Cristo'nun kudretinin biraz masalsı göründüğü noktalar olabiliyor. Fakat bunu da Alexandre Dumas'nın doğu hayranlığına, Binbir Gece Masalları etkisine bağlayabiliriz. Sonuçta kahramanlarımızın adeta insanüstü güçlere sahip olmalarını istemez miyiz?

Edmond Dantes'in kalbini karartan intikam duygusuna ve romanın bütününe yaydığı karanlık atmosfere rağmen; Alexandre Dumas eserini, hayranlık uyandıracak denli aydınlık bir şekilde tamamlıyor. İnsan bilgeliğinin şu iki sözcükte saklı olduğunu söylüyor bize büyük üstad : Beklemek ve umut etmek!






10 yorum:

  1. 1056 sayfa çokmuş ya. bende başka yayın var o hiç mi olmaz:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. hem sayfa çok hem yazıları minik. normal boyda 1500 sayfa bile sayılabilir:)

      Sil
  2. tam "olmuş :)" yazacaktım ki linki gördüm.. onore oldum :) teşekkürler..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ohhh çok sevindim:) kitabı okumak isteyenlerin senin yazını okuması gerektiğini düşünüyorum.

      Sil
  3. Madem daha önce okuduğumuz 'saylanmaz' mış, bunu da okuyalım :)
    Tabi, önce bulup-almam gerekiyor :)
    Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben daha önce bambaşka bir kitap okumuşum Monte Cristo diye. Asıl kitap buymuş:)

      Sil
  4. Aman ya bu nasıl anlatım.Ayakkabısız koşup satın almak istedim.Çoook merak ettim.Tabii kızım sen Japonya'dasın nereye koşacaksın deme lütfen :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ayakkabısız lafına da ne güldüm:))) kitabı sevince coşkuyla yazıyorum sanırım hissediyorsunuz o heyecanımı:)

      Sil
  5. totom yerse ben de okumak istiyorum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. insanı kilitliyor yalnız, 2 ay başka hiç birşey okumadım. bizim kız romanlarını toptan alıp okuyucim canım.

      Sil

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.