Napolyon Bonapart, 1812 senesinde o zamana kadar kurulmuş en büyük orduyu biraraya toplamış ve Rusya seferine çıkmıştır. Napolyon Moskova kapılarına dayandığında, savaşta casusluk yapan üst düzey dört cesur Rus subayı, ülkelerini savunmak için her çareye başvurmayı akıllarına koymuşlardır. İçlerinden biri, Eflak'da Türkler'e karşı savaşırken yardım aldığı bir grup savaşçıyı çağırmıştır Rusya'ya. Bu oniki tekinsiz savaşçı geçtikleri kasabalarda veba ve felaket söylentileri bırakarak subaylarla buluşur. "Biz gündüz uyur, gece öldürürüz" derler ve savaşın seyrinin değiştiği karanlık günler başlar.
Maceralar dört subaydan biri olan Yüzbaşı Aleksey'in ağzından anlatılıyor.Aleksey bu oniki tekinsiz adamın doğasını anlamaz, onlara güvenmez. Adamlar saldırdıkları Fransız birliklerini şaşırtıcı şekilde yokettikçe Aleksey'in rahatsızlığı büyür. Nihayet oniki adamın sırrını anlayınca bir yol ayrımına gelir. Fransızlara saldırıp ülkesini savunmasına yardım eden bu adamlarla beraber mi olmalıdır? Yoksa insanlığın yanında bu adamlara karşı mı savaşmalıdır?.
Kitap bana biraz aksak ve sıkıcı geldi. Aleksey her hareketini, her lafını uzun uzun, sebep sonuç ilişkisi içinde benzetmelerle, örneklerle açıklıyor, fazla geldi bana. Kitap gerilim romanı olarak lanse edildi ama bu yöndeki beklentilerimi de karşılamadı. Aleksey misal birine saldırdığında bile hareketlerini öyle detaylı betimliyor ki, o anların heyecanını bile yaşayamadım. Belki bir askerin savaş esnasındaki iç dünyasını, çelişkilerini, düşünüş şeklini görmek için okunabilir. Ben çok sevmedim açıkçası, fena değildi diyelim.
Oniki, 5 kitaplık bir serinin ilk kitabı. İkinci kitap "Onüç Yıl Sonra" bu sene yayınlanmış ama Türkiye'de henüz çıkmadı. Diğer üç kitap da gelecek yıllarda yayınlanacak.
merak ediyordum hevesim kırıldı.
YanıtlaSilyani çok da ahım şahım, heyecanlı muhteşem bir kitap değil.
YanıtlaSil